20 Ocak 2009

20 Ocak 1989 Samsunspor'un Büyük Acısı



Fatih Uraz ( Samsunspor ve Milli Takımın eski kalecisi) : Dile kolay beşi hemen olmak üzere altı kişinin vefat ettiği, iki kişinin en kuvvetli oldukları bir dönemde aniden özürlü hale geldiği, üç kişinin kafadan önemli darbeler aldığı, birçok kişinin de bacağını, kolunu, belini kırdığı, dalağını ameliyat masalarında bıraktığı büyük bir felaketi, üstelik de yaşayan birinin anlatması!
O dönemlerde bizim gibi daha birçok takım deplasmanlara gidişte karayolunu tercih ediyordu. Yollar hayli uzun olduğu için biz de dahil çoğu arkadaşımız hareket edeceğimiz sabahın gecesini video seyrederek geçirip çok az uyuyorduk ki, otobüste rahat uyuyabilelim. 20 Ocak 1989 sabahında da aynı şeyler yaşandı ve otobüsün tekerlekleri döner dönmez çoğumuz uykunun kollarına düşüverdi. Otobüse en son biz binmiştik ve kaza öncesinde tek hatırladığım havanın çok puslu oluşu ile çok sevdiğim Nuri hocamın yanının boş oluşuydu. O an hocamın yanına giderek biraz sohbet edeyim diye düşündümse de, sonrasında, “Yol çok uzun, uykum da var. Nasılsa uyanınca giderim.” diye fikir değiştirdim. Onun bir daha uyanamayacağını hiç aklıma getirmeden! Sonrasında tek hatırladığım sahne futbol sahalarının gördüğü en centilmen futbolculardan birisi olan ve bir sıra önümde oturan Mete’nin, “Vuruyoruz.” demesiydi.
Aylar önce rüyasında beraberce ölümü beklediğimizi, benim kurtulduğumu kendisinin ise öldüğünü görecek kadar temiz kalpli olan doğru bir adamın rüyası aynen çıkıyordu. Uyumakta olan ben çok kısa bir zaman dilimi içerisinde oturma pozisyonuna geçiyor, bu sayede koltukların arasında sıkışarak bir yere çarpmama şansına sahip oluyorken, rahmetli arkadaşım olayı net görmenin ve de kaderin çağrısı neticesinde ayağa kalkıyor, başını tavana vuruyor ve Yaradan’ına dönüyordu.
Yalnızca Mete mi? Ülkenin en iyi stoperlerinden Muzaffer, son model arabalarla yarışacak kadar hızlı ve iyi bir şoför olan Asım ağabeyimiz, talihin randevusuna vaktinde yetişebilmek için Kayseri Şeker Fabrikası’ndaki sırasını arkadaşlarıyla değiştiren kamyon sürücüsü ve canım kadar sevdiğim Nuri hocam ilk anda aramızdan ayrılıyordu. Başka bir din mensubu olmasına rağmen annesi için camide dua etmemizi isteyecek kadar aydın görüşlü, inançlı Yugoslav Tomiç ise, aylarca bitkisel hayatta kaldıktan sonra ebedi aleme göç ediyordu.
Nuri Hoca, öyle kibar, öyle beyefendi, öyle Samsunspor aşığı biriydi ki, bilmeyenlere onu anlatmak imkânsız. Bir gün kırılmadığım, bir gün bile kendisini kırmamak için azami özen gösterdiğim sevgili hocama zamanın bir yerinde sormuştum, “Hocam İtalya’da ya da İspanya’da çalışırken seni Samsunspor istese gelir misin?”. ‘Gelirim elbette’ demişti. Zaten o yaşıyor olsaydı izin vermeyeceği için benim de başka bir kulübe gitmem mümkün değildi! Nuri hocaya yaşarken hiç saygısızlık yapmadığım halde onu ne kadar sevdiğimi söyleyemediğime o kadar yanıyorum ki!
Samsun halkının kaza sonrasında takımına sahip çıkması ne kadar güzeldi! Bize gözbebekleri gibi baktılar. Hükümetin 3 milyar gibi büyük bir meblağı kulübe tahsis etmesi ne büyük incelikti. Lâkin gidenlerin yerini doldurabilmek ne mümkün! Ancak zaman öylesine sihirli bir kelime ki, yeri gelince her şeyin üzerini örtüveriyor. Ve sonunda olan yalnızca ölenlere ve ıstırapları halen sürenlere oluyor. Sahalarımızın gördüğü en çalışkan futbolculardan biri iken tekerlekli sandalyeye mahkum olan kaptanımız Emin ile kolunun birini kullanamaz hale gelince siyah saçlarını birkaç haftada aklarla değiştiren klas santrfor Erol’u, eğer ki arayıp sormuyorsak vefasızlıktan ziyade onların devam eden acılarını hatırlatmamak için olsa gerek!

Resim

Emin Kar ( Samsunspor eski kaptanı) : Bu öyle basit bir şey değildi. Biz pikniğe ya da tatile giderken kaza yapmadık; deplasmana gidiyorduk. Bakın mesela Allah rahmet eylesin, Denizlisporlu genç futbolcu vardı Doğan Seyfi… Çok az bir süre orada oynamıştı ve özel arabasıyla kaza yapmasına rağmen Denizlispor onu sahiplendi. Ama bize ilk yıl biraz ilgi gösterildi; sonra ise verilen sözler unutuldu. Ben bunları çok fazla dile getirmek istemiyorum; amacım demogoji yapmak da değil! Maalesef Samsun’da bu konuda bir eksiklik oldu.
Tesislere Nuri Hoca’nın adının verilmesini bile yadırgayanlar oldu. Nuri Asan ki, G.Saray’da top oynarken Samsunspor kurulunca koşarak gelmiş ve anlatılamayacak kadar büyük bir Samsunsporlu, büyük bir insandı. Her zaman parasız, pulsuz çalışmıştır Samsunspor’da. Keza Muzaffer de hem çok iyi bir stoperdi hem de çok iyi bir insan. İddia ediyorum, Muzaffer gibi bir stoper şu an Türkiye Liglerinde yok! Tomiç de uzun süre kaldı komada ve sonunda yenik düştü. Ancak onun eşine hatırı sayılır bir para yardımı yapılmıştı. Ben olsam kaza geçiren kadroda bulunan oyuncuları ya hiç yollamazdım ya da onore ederdim. Neticede sembol futbolcu diye bir kavram var.

Resim

Celil Sağır ( Samsunsporlu futbolcu) : Zaten ben futbolcusu olmadan evvel Samsunspor’un bir taraftarıydım. Maçlarına giderdim, Birinci Ligde şampiyonluğa oynadığımız yılları hiç unutmam. 1989 kazasında inanılmaz üzülmüştüm. Yıllarını veren futbolcuların küstürülmesine daha da üzülmüştüm kaza sonrasında. Gerçi bu tür duyarsızlıklar sadece Samsun’a has değil. Ülke genelinde var.

Resim

Bülent Kocabaş ( Çarşambasporlu eski futbolcu) : Yaz kampında Çarşambaspor’dan transfer edilmiş olan Samsunlu bir futbolcu olarak Uludağ’da ben de vardım. Nuri Hoca benim Çarşamba’daki performansımı çok beğeniyordu ve sözünü tutarak Samsunspor’a almıştı. Kadro hayli genişti ve sezon başında ben Samsunspor’un yakın çevre takımlarına da oyuncu verme politikası doğrultusunda 2. Ligde şampiyonluk hedefi olan Amasyaspor’a kiralandım. Kazayı öğrendiğimde Amasya’da kamptaydım. Çok üzülmüştüm ve hemen yola çıktım. Kaza yerinde bulunan Samsunsporlular da Çarşambasporlular da benim arkadaşlarımdı. O an “kader” diye düşündüm. Çünkü kiralandığımda çok üzülmüştüm ama o hafta sakat ve cezalı oyuncular da olduğu için eğer Samsunspor’da kalsa idim muhtemelen ben de o otobüsün içinde olacaktım. Mete dünya efendisi bir arkadaştı, hepsi iyiydi ama Nuri Asan bambaşka bir insandı benim nezdimde. Allah rahmet eylesin hepsine de.

Resim

Eralp Adanır ( KKTC’li gazeteci-Mete’nin kardeşi) : Mete Adanır; bir Samsunsporlu futbolcu olarak Türkiye’de algılanabilir. Bu gayet doğal bir yaklaşımdır. Ama Kıbrıslı Türkler için Mete; sadece bir Samsunspor futbolcusu değil, Kıbrıs Türk insanını “tek başına” Türkiye liglerinde başarıyla temsil eden bir “temsilcimizdi”. Bu küçücük adadan çıkıp, milyonların içinde yer edinebilmek ve bu edindiği yeri de başlarıyla sürdürebilmek, sanırım pek de sıradan bir olay değildi. Onu bir kardeş olaraktan öte, bir Kıbrıslı Türk olarak kaybetmenin acısını her zaman içimizde taşıyacağız.
Golcülüğüyle ün salan Mete, 1985 yılında Konyaspor'a transfer olmuş, 2. Lig şampiyonluğuna oynayan Konyaspor'da, çok başarılı bir futbol oynamış ve 1985-1986 sezonunda Türkiye 2. Liginde 25 gol atarak “Gol Kralı” olmuştu.
1987 yılında Tanju'nun Samsunspor'dan ayrılması ile golcü sıkıntısı içerisine giren Samsunspor, Mete'nin başarısını fark etmiş ve antrenör Mitroviç'in de önemli girişimleriyle çok iyi bir transfer gerçekleştirmişti. Mete, artık Altay’dan sonra tekrar 1. Ligde ve bu kez de Samsunspor'daydı.Burada başarılı 2 yıl geçiren Mete golcülüğünü sürdürmüş ve Samsunsporluların gönlünü fethetmişti. Özellikle Kasım 1987'de Galatasaray ile olan karşılaşmada 85'inci dakikada Mete'nin kaydettiği gol onu, sadece Samsun'da değil Türkiye'de de bir anda flaş isimler arasına sokmuştu. 1989-90 sezonu için büyük takımlarla ve özellikle Beşiktaş ve Galatasaray ile görüşmeler yapan Mete, ne yazık ki belki de kendisinin son transferi olacak bu takımlara gidemeden, talihsiz bir kaza sonucunda 27 yıllık hayatı son bulmuştu.

20 Ocak 1989 günü o otobüste yer alan bazı isimler:
Kaza sonrasında hayatını kaybedenler oldu elbette. Ancak işin bir de pek dikkat edilmeyen bir başka yönü daha vardı. İstikbal vaad eden oyuncular ya da zaten belli bir seviyenin üzerinde olan oyuncular kaza sonrası taşıdıkları izlerden dolayı bir düşüş yaşadılar. Örneğin Ümit milli takımın çok kuvvetli bir golcüsü olan Mustafa Sinecek kariyerini 2. Lig takımlarında sürdürmek zorunda kaldı. Keza ileride çok iyi bir santrafor olması beklenen genç Yüksel de 2. Lig takımlarında oynayıp bıraktı futbolu.

Resim

Teknik Direktör: Nuri Asan (Vefat etti)
Futbolcu: Muzaffer Badalıoğlu (Vefat etti)
Futbolcu: Mete Adanır (Vefat etti)
Futbolcu: Zoran Tomiç (Vefat etti)
Otobüs Şoförü: Asım Özkan (Vefat etti)
Menajer: Yüksel Özan (Yaralandı; 2006 yılında vefat etti.)
Futbolcu: Erol Dinler (Yaralandı, malulen emekli, Kemer’de; turizm sektöründe.)
Futbolcu: Emin Kar (Yaralandı, malulen emekli, Samsun’da yaşıyor.)
Futbolcu: Fatih Uraz ( Yaralandı, futbola devam etti; Zaman Gazetesi yazarı)
Futbolcu: Şanver Göymen (Yaralandı, futbola devam, İzmir’de yaşıyor; Altay’da oynarken Milli Takıma kadar yükselip Euro’96 kadrosunda yer aldı.)
Futbolcu: Kasım Çıkla (Yaralandı, futbola devam etti.)
Futbolcu: Ercan Kol ( Yaralandı, futbola devam edip Samsunspor’da bıraktı.)
Futbolcu: Mustafa Sinecek ( Yaralandı, futbola devam etti, Samsun’da altyapı hocası.)
Futbolcu: Yüksel Öğüten (Yaralandı, bir müddet daha futbol oynayıp bıraktı. )
Futbolcu: Futbolcu: Burhaneddin Beadini ( Yaralandı, futbola devam etti ve şu an Eskişehir’de.)
Futbolcu: Nasır Beadini ( Yaralandı, ancak birkaç sene sonra bir başka trafik kazasında hayatını kaybetti.)
Futbolcu: Hakkı Bayrak ( Yaralandı, futbola devam etti, Samsunspor’da antrenörlük yaptı.)
Malzemeci: Halil Albayrak (Yaralandı, malulen emekli)
Alıntıdır



Yaşım, bu kaza olduğunda küçük olduğundan hatırlamıyorum ancak okudukça ne kadar elim bir olay olduğunu anlayabiliyorum. Vefat edenlere tekrar Allah rahmet eylesin...

0 Yorum...: