21 Mart 2011

AriFener Video Paylaşımları

Tüm video ve diğer paylaşımlarımı www.facebook.com/AriFener1907 adresinden bulabilirsiniz...


29 Ekim 2010

5 maç 3 puan

  • Trabzonspor 3-2 Fenerbahçe = 3 puan
  • Kayserispor 2-0 Fenerbahçe = 3 puan
  • Fenerbahçe 1-1 Beşiktaş = 2 puan
  • Fenerbahçe 0-0 Galatasaray = 2 puan
  • Bursaspor 1-1 Fenerbahçe = 2 puan
Genel tabloda 10. hafta sonunda Fenerbahçe ligin tepesinde bitireceği düşünülen Beşiktaş, Bursaspor, Galatasaray, Kayserispor ve Trabzonspor maçlarını 3'ünü deplasmanda olmak üzere tamamladı. "Derbikatör" lakabının takıldığı Zico döneminde ve Daum döneminde bu maçları ve özellikleri derbileri silip süpüren ama bu sezonlarda genelde şampiyon olamayan Fenerbahçe yerine diğer maçlarda rahat farka giden ama önemli maçlarda galibiyet alamayan Fenerbahçe geldi.

Bu 5 maçta toplam kayıp 12 puan, kazanılan sadece 3 beraberlikle 3 puan. Şampiyonluğun diğer maçlardan geçtiği defalarca bu ligde ispatlandı (son 10 sezon). Bu, olumlu yönü olayın. Diğer maçlarını kazan, ikinci yarıda bu maçlardan 2-3'ünü kazanıp şampiyon ol. Ama kafayı kurcalayan şey; dengin takımlara karşı kazanma alışkanlığını kaybetmek. Bu, Avrupa Kupası maçlarında da endişeye yol açıyor.

Geçen maçlarda Beşiktaş ve Bursaspor maçları özellikle kazanılabilir maçlardandı. Sırf bundan dolayı bu istatistiğe o kadar da fazla kafa yorup, pesimistliğe yaklaşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Hatta kazanılabilir maçlara Galatasaray maçı bile eklenebilir. Şampiyonluk yarışında en önemli rakipler olarak gördüğüm Bursaspor ve Beşiktaş'a en azından yenilmemek durumu biraz kurtarıyor.

Bugünkü maç başka takım taraftarınca da oturup sıkılmadan, kendi takımının maçıymış gibi pür dikkat, zevk ve heyecanla izlenesi bir maçtı. Kıran kırana bir maç olmasının yanında temponun hiç düşmemesi seyir keyfini çok arttırdı. İlk yarıda yarım saatlik bölüm tamamen Fenerbahçe'nin hakimiyetinde geçti. Bunu da sağlayan; ileriye top çıkarma yetenekleri çok iyi olmayan Hüseyin, İbrahim ve Ömer'e yapılan Alex dahil baskıydı. Bu sürede dolayısıyla Bursaspor hücum alanında topu tutup organize olamadı. Sadece ilk yarının son 15 dakikasında rakip yarı sahada gözükmeyi başardı. Bunun da temeli 4 adet faul düdüğüne dayanıyordu. Duran toplar sayesinde Bursaspor ileriye yerleşebildi sadece. Sercan'ın kaleci Volkan'la ilk karşı karşıya kalışında istisna hakkımızı kullanırsak...


İkinci yarı ilk 5 dakika Bursaspor hiç olmadığı kadar hücumu düşünerek oynadı. Caner'in soğukkanlılıktan uzak topa vuruşları da üstüste eklenince duran top üstüne duran top kullanmaya başladı Bursaspor. Sonunda kornerden gelen top gol oldu. Bu golden sonra maç son 10 dakikaya kadar Fenerbahçe hakimiyetindeydi. İşte tam bu anlarda Topuz, Emre, Alex ve Stoch gibi orta saha elemanlarından gol gelmesi gerekir. Topuz 2 kere, Emre de 1 kere gole yaklaştı ama olmayınca çözülemiyor maç. Topuz'dan geldiğinden beri buralarda maçı açmasını bekliyorum ama bir türlü bunu göremiyorum. Bir talihsizliktir gidiyor. Çok koşması, son vuruşlarını ve düşünerek vurmasını engelliyor yorumunu yapabiliyorum sadece. Ama üst düzey futbolcu olarak gördüğüm Topuz, bu anlarda sahne almalı...

Dia'yla birlikte kanat atakları iki kanat için eşit miktarda etkili olurken, bu kanada Topuz geldiğinde sağ kanat atakları sadece Gökhan'ın ayağına bakıyor. Dia oynayınca da takım direnci ve takım savunması düşüyor. Bu maçta Topuz'un oynaması doğruydu ama önümüzdeki maçlarda kanatta öncelik yine Dia'nın olmalıdır. Formsuzsa da Kazım oynamalı. Sol kanat için de, Stoch çok hızlı ve hep dikine oynayan bir adam ama Santos'un da artıları çok. Pas alışverişinde, adam eksiltmekte ve oyun zekasında daha iyi. Santos'u da bekte veya önde denemek lazım...

Son 10 dakikada Fenerbahçe farklı mağlup da olabilirdi, galibiyet de alabilirdi. Risk aldı iki takım da ama gol çıkmadı ve maç öncesi en çok ağırlık verilen beraberlik sonucu çıktı.

Yobo 3 metre yükseklikte vurduğu kafalarla ve birebirde kaldığında yaptığı hep doğru hamlelerle kendisine hayran bıraktı. Bilica'nın Emre'ye attığı topuk pasına ayrıca dikkati çekip Alex'in bu akşamki yine muhteşem futboluna, oyun zekasına övgüler yağdırıyorum.


Semih Şentürk golü atmasına rağmen maç sonunda "Niang olsaydı maçı alırdık" yorumu cuk oturdu. Bu maç onun maçıydı...


Bursaspor 1-1 Fenerbahçe


24 Ekim 2010

'Won in a row'dan 'Without loosing'e Dönüşen Seri

Galatasaray adına maç öncesi psikolojik yenilenme adına üst üste artılar oluşmuştu; hoca değişikliği, son maçlarda Fenerbahçe'nin rahat kazanıp Galatasaray'ın farklı kaybetmesi. Hepsinin yanına Hagi'nin yenilmemek için yapması gerekenin 8 kişi savunma yapmasının olduğunu düşünüyordum. 4'lü savunmanın önünde savunmacı ortasahalar Ayhan, Sarp, Cana ve ekstradan bir hücum oyuncusu ile baskı yaparak. Bu düşüncemi aynen sahaya yansıttı, üstüne de savunma yapmalarını pek bekleyemeyeceğimiz Misimovic ve Elano'dan da hatrı sayılır katkı gördü.

Maçın tamamında Fenerbahçe, defansından orta alana topu aktaramadı. Galatasary ileri oyuncuları baskı yaptıkça orta saha elemanlarıyla defans elemanları arası mesafe arttı. Her seferinde de defanstan ileriye uzun top gönderildi. Fenerbahçe'nin genel oyun anlayışının dışına itilmesi, atakları olgunlaştıramamasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla 2. yarıdaki 2-3 pozisyon dışında tehlikeli ataklar gelişemedi.

Genel olarak 90 dakika içinde tehlikeli ataklar eşit sayıda gelişmiş olsa da Galatasaray'ın ekstradan 3 tehlikeli şutu daha vardı. Berabere bittiyse bu maç bunun en büyük mimarı kesinlikle Volkan'dır. Özellikle ilk yarıdaki Neill ve Cana'nın 2 şutunda kaleyi gole karşı çok iyi korudu.

Maç öncesi hakem Bülent Yıldırım'ın az kart göstermesi ev sahibi takım için avantaj olarak gösterilmesinin ne kadar saçma bir düşünce olduğunu maçta yaşadık. Elano'nun ısrarla kart göstermek için topsuz alanda önüne gelen her Fenerbahçeli'ye centilmenlik dışı hareketleri kartsız kaldı. Neill'in Alex'in dizine tabanla basışı kartsız kaldı. Sabri'nin uçan tekmesi penaltısız sonuçlandı. Bunun yanında sayısız faul iki taraf için de yanlış çalındı. Bülent Yıldırım için durum buyken, yardımcıları için de performans benzerdi. İlk yarıda içeriye doldurulan topta Caner için, uzun topla kaleciyle karşı karşıya kalan Niang ve Semih için kalkan ofsayt bayrakları da hatalıydı. Galatasaray'ın daha istediklerini yapabildiği bir maçta bu kadar hakem şansının da yanında olmadığı zaman Fenerbahçe'nin kazanması çok zordu.


Aykut Kocaman, Hagi'nin bozma planını bozacak hamle yapmaması, sadece sakatlanan Dia ile yorulduğunu düşündüğü Alex'i çıkarışı beraberliği daha de perçinledi. Kanatlardan atak geliştiremediğimiz bir maçta, bir de üstüne maçta kötü form sergileyen Stoch'u Santos ile değiştirip topu daha fazla ayakta tutup paslarla ortadan hücumlara ağırlık verilebilirdi. Üstüne Santos'un defansif özelliklerinden de faydalanabilirdi.

Daum ve Zico ile derbilerde silip süpüren Fenerbahçe şampiyon olamamıştı. Bu sene 2 beraberlikle başladık, ikisi de iç sahada üstelik. Bakalım bu istatistiğin şampiyonluğa yansıması olumlu olacak mı?..

10 maç sonra galibiyet alışkanlığı yerini yenilmemeye bıraktı. Galatasaray bu 10 yılda favori çıkmadığı zamanlarda da yenildi ama çoğunda Fenerbahçe rahat kazanamamıştı. Bugün de benim dışımda çoğu arkadaşımın korkusu başa geldi ve Fenerbahçe serinin adını değiştirdi kazanamayarak.

Beşiktaşlı futbolcuların maçtan sonra sevinç gösterilerinin benzerini Sabri dışında Galatasaray'da görmeyişimiz bu maçların değeri açısındann umut vericiydi. Sabri sayılmaz...


Fenerbahçe 0-0 Galatasaray

26 Ekim 2009

Rutin | Fenerbahçe 3-1 Galatasaray


Maç öncesinde kafamdaki 11 şöyleydi: Volkan+Gökhan-Bilica-Lugano-Carlos+Mehmet-Emre-Baroni-Özer+Alex-Kazım. Tribünde kadrolar açıklandığında tek fark Özer-Vederson'du. Ben kafamda yediğimizden fazlasını atmak düşüncesiyle Kazım'ı daha fazla pozisyona sokabilecek Özer'i düşünmüştüm. Formsuz Santos'un yerine Daum Vederson'u koyarak önce durdurmayı, pozisyon vermemeyi tercih etti. Doğru da yaptı ve haklı çıktı. Galatasaray maç boyunca sadece 1 pozisyon yakalayabildi, golü de karambolden attı.

Kazım'ın Romanya'daki maçta sergilediği oyundan sonra Servet-Gökhan ikilisini dağıtabileceğini Daum da gördü ve onu koydu. Düşünülen gerçekleşti ve Servet ile Gökhan'a büyük üstünlük kurdu. Bünyamin Gezer, eyyamlarını bir kenera bıraksaydı da 2-3 hatalı faulünü eksik çalsaydı Kazım maçın yıldızı olabilirdi.

Emre Belözoğlu bu sene inanılmaz oynadı her maç ama bu maç insan üstü oynadı. Her noktada hiç durmadan basan bir adama karşı oynamak çok çok güç. Defansta ileriye doğru atılan paslarda sırtı dönük topu alan adam dönene kadar emre bir anda onun yanında bitiyordu. Bu şartlarda bırakın hızlı hücuma çıkmayı, oyun kurabilmek bile güçleşti Galatasaray için. Emre'nin savunmadaki bu inanılmaz performansı dışında oyunu açışları, rahatlatışları da büyük katkı sağladı takıma. Bir de penaltının geldiği pozisyonun başlangıcında yine Emre vardı. Daha ne yapabilir bir futbolcu?..

Mücadele...

Vederson seçiminin ne kadar doğru olduğunu maç içinde dakika dakika yaşşadık. Carlos ve Vederson ikilisi Keita'yı sahdan sildi attı. Bu durum Keita'yı o kadar sinirlendirdi ki arkasından gelen pet şişeye karlı gözünü tutarak reaksiyon gösterdi. Yerden aldığı pet şişeyi federasyon sorumlusuna verdi. En sonunda da Carlos'a attığı kroşeyle zirveyi gördü. Carlos ve Vederson Keita'ya futbol oynatmayarak sinirleriyle fena halde oynadılar.

Maçın ilk golünde de golle alakalı son 3 futbolcudan ikisi yine bu ikiliydi; Carlos ve Vederson. Soldan ortayı yapan Vederson'du, topun üstünden atlayan Carlos'tu. Maçın hemen başında bence çizgiyi geçmeyen topu çeviren Vederson'du. Maçın sonunda ise, "artık yaşlandı, eski temposu yok" denilen Carlos, Güiza'nin golü sonrası topu ağlardan alan adamdı en uç noktada.

Alex'in penaltısının tribünden çekim videosu

Tüm bunlar inanmışlığın, arzunun açıkça göstergesiydi. Herkes her an tam konsantre ve herkes takım için fedakarca koşuyor, topa basıyor, alan kapatıyordu. Fenerbahçe belki çok yaratıcı değildi, çok organize ataklar sergileyemedi ama bu maç böyle oynanmalıydı ve öyle de oynandı.

Gelmiş geçmiş bu ligin en değerli yabancısı Alex de Souza, maç öncesi ilk 11 okunurken 50,000 taraftarın neden onun adını diyerlerinden daha yüksek bir tonda bağırdığının cevabını yine verdi. Bir gol attı, penaltı yaptırdı ve kendisi her zamanki gibi gole çevirdi 2-0 yaptı. Bunları yapan Alex sakatlıktan yeni çıkmış, antremansız Alex ligin en önemli maçında yaptı. İnanılması güç istatistik; Alex de Souza...


Ligin en iyi takımı Galatasaray'dı ve hani en iyi hücümu Galatasaray ediyordu ya, işte bu maçla ispatlandı ki, seviyesi düşük takımlara karşı iyi hücum edebilmek o takımı asla en iyisi yapmaz. En iyi takımlar; iyi yardımlaşan, takımca alan kapatarak iyi savunma yapan, hücumda bencilliğin önüne geçebilen, sürekli arzulu ve fiziken kuvvetli olan takımlardır. Galatasaray'ın tamamı aynı milliyete sahip bir savunma düzeniyle uzun vadede başarılı olamayacağını bugüne kadar ısrarla vurguladım. Galatasaray yüksek seviyedeki takımlarla her karşılaşmasında aynı problemleri yaşayacak, çok gol yiyecek.


Mazoşistlerin arasında galibiyete inananlar pankart hazırlamışlar...

Benim anlamadığım bir konu var. Her taraftar der ki "Yensen de, yenilsen de taraftarın senle...". Tamam, güzel ve doğru ama 10 yıldır Kadıköy'de berabere bile kalamayan bir takımın taraftarı hala Kadıköy'e geliyorsa ben onlara artık biraz da mazoşist gözüyle bakarım. İçlerinde umut olabilir, belki ilerde çocuklarına anlatmak için bir anı arayışı içindeler. Düşünüyorlar ki "10 senedir yenemediğimiz takımı yendiğimiz ilk maçta ben de vardım tribünde oğlum" diye bir cümle kurabilecekler ileride. Ama gerçekten zor. O atmosfer, o arzu, o kudret... Olmuyor işte bir şekilde. Fenerbahçe formsuz oluyor, moralsiz oluyor, oyuncu kalitesi kötü oluyor, o oluyor, bu oluyor ama sonuç asla değişmiyor. Tüm bu şartları bile bile Kadıköy'e gelen tüm Galatasaraylıları takdir ediyorum. Sağlam mazoşistlermiş...


Maç sonrası futbolcularla omuz omuza videosu

22 Ekim 2009

İşte ÖZER İşte FENER | Steaua Bükreş 0-1 Fenerbahçe

Kadrolar önümüze geldiğinde her şey mükemmeldi, tek soru işareti olan Kazım dışında. Bugüne kadar sezon başından beri Fenerbahçe'de sadece 2 forvet olduğundan bahsederken biz, Kazım'ın bugünkü performansı bu sayıyı şimdilik benim için 3'e çıkarttı. Tek eksiğini bazen oyunu okumada gördüm. 1-2 pozisyonda arkasından boş kaçan adamları göremedi, topu sürmeyi tercih etti. Bunun dışında isabetli şutları, hava toplarında fiziğini çok iyi kullanması, sırtı dönük top alıp pas dağıtması yetti de arttı. Üstüne bir de gol atınca bu geceki performansı tam oldu.

O'nu 5-10 dakika izlemek bana asla yetmiyordu. İzlediğim maçlar o kadar da zevk vermiyordu bana. Emre'yle, Alex'le yetiniyorduk keyiflenmek için. Çok şükür bugün ilk 11'de Özer çıktı sahaya ve görsel şölen yaşattı. Maç boyunca gerçek bir forvet arkası oyunkurucu özelliğinde her işi yaptı. Topu aldı, doğru yerlere servis yaptı, oyunu şekillendirdi. Zaman zaman abartmadan müthiş şık, o çok bahsettiğimiz ince bilekleriyle çalımlar attı, rakibi ipe dizdi. Kaleyi de yokladı 2 kez. Burda ikisi de köşelereydi ve en önemlisi de biri sağ diğeri de sol ayaklaydı bu şutların. Emre'nin pasına koşuşu vardı ya, aslında Emre'nin pasına koşmadı. Önceden içeriye hareketlendi ve Emre'ye pası attırdı o koşusuyla. Bir de arapası bıraktı ki enfesler enfesiydi. Kendi ekseninde dönerek plaseyi Carlos'a öyle kıvamında bıraktı ki tek pasla Kazım golle tanışmış oldu. Harika bir futbol, büyük keyif.

Golü attıktan sonra tipik bir şekilde Fenerbahçe geriye çekildi ve kontrollü oyuna geçti topyekün. Ama ciddi de baskı oldu 60-65. dakikalar arasında. Bu baskıyı bitiren ise sahanın mükemmeli Özer'di. Topu aldı ve önce 2 şık çalım attı. Ardından bi pas attı ve topu aldı. Topu alır almaz sırtı dönükken rakibe, faul aldı. Defans orta sahaya kadar çıkıp faulü de Volkan kullanırken takım baskıyı kırmış oldu.

Alex'in tartışmasız veliahtı olarak gördüğüm Özer, bugün beni hiç yanıltmadı ve hatta beklediğimden fazlasını da verdi bana. Alex'le kıyaslarsak daha çok koştuğunu, ondan daha çalımcı olduğunu söyleyebiliriz. Ama onun kadar skora katkı yapamayacağı kesin olan tek şey, dünya üzerindeki bütün oyuncular için de kesin olduğu gibi.

21 Eylül 2009

Hala gelmeyen rotasyon | Fenerbahçe 1-0 İ.B.B.


Vederson'un frikik golü videosu (tribünden çekim)

Kötü futbolun sinyali apaçık Twente maçında alınmış olmasına rağmen ısrarla 1-2 oyuncu değişikliğiyle maçlara çıkılması kötü futbolu tetikliyor. Tabi ki demiyoruz ki Zico gibi vur deyince öldür. Yapma 9-10 oyuncuyla rotasyon tabi. Ama kenarda ilk 11 kalitesinde çokça adam var. Deivid, Uğur, Semih, Selçuk bu takımda son 2 sezonda ilk 11 çıktı ve bugün yedekteydiler. Bitik bir Santos'un, afyon yutmuş Kazım'ın yerine bunlara rahatlıkla ilk 11'de şans verebilirdi. Güzia'daki düşüş ortadayken Semih oynayabilirdi. Bu rotasyonu yapmadığı için hem kenardaki adamları paslandırıyor Daum, hem de sahadakileri yıpratıyor. Andre Santos çok pozisyonda topa gitmeye üşendi güçsüzlüğünden. Uğur'u al, parçalasın topu hırsıyla. Semih'i al top saklasın, takımı rahatlasın, gol atsın ve güveni yerine gelsin...

Maç boyunca Alex'in ilk yarıdaki bir ara pası ile Bilica'nın kusursuz futbolu akılda kalan olumlu yönlerdi. Bilica ne yapması gerekiyorsa aynen yaptı. Kontraları kesti, son müdahaleleri yerindeydi, kartı bile doğru gördü.

Kazım oyundan çıkarken

Kazım oyundan alınırken anlamsız bir ıslık tufanı koptu yine. Tiksindiğim bir hadise ama maalesef hala yaşıyoruz. Taraftara dönerek "bullshit" (saçmalık) dedi Kazım ağzını okuduğum kadarıyla ki sonuna kadar haklıydı. Sonradan hala öfke kusan saçma insanlara dönerek "Tamam" dedi birkaç defa hafif alaycı. Şimdi ne gerek var bu adamı bu tür tepkiler vermeye itmeye. Santos oyundan çıkarken o ıslıklayanlar alkışlıyordu. Santos Kazım'dan daha çok mu iş yaptı sahada? Hayır...

Manisa maçında gol sevincini videoya almıştım, bu kez golü de çekme şansı yakaladım. Videoyu yukarıdan izleyebilirsiniz. Aşağıda da tribünlerin bu seneki klasiği: "Bitmez tükenmez aşkımız..."


Bitmez tükenmez aşkımız
Kalbimizde yaşıyoruz
Haydi bastır Fenerbahçe
Şampiyonluk istiyoruz

15 Eylül 2009

Anlatma, Maçı Sun Emre Tilev !!!


Beşiktaş 0-1 Manchester United

Türk ve Dünya Futbolu Gereksiz Bilgiler Ansiklopedisi Ertem Şener'in türevini maça vererek bu kadar insana yine eziyet ettiler. Bu eziyetçiyi de bu maça veren muhtemelen hem penaltıcı hem de golcü olan İlker Yasin.

Maçın her anında alakasız bilgiler verme kaygısı. Sürekli bir süslü laf söyleme zotunluluğu hissetme. Efendi gibi sunsa maçı, bir sorun yok ama sen Valencia'nın koridora çevirdiği kanatta İbrahim Üzülmez'in önünde "ceketini ilikleyip eğilirsen" eğilmenle beraber arkandan bu kadar insan da sana eğilir.

Maçın başında hakem hakkında aldığı notları aktarırken "Galatasaray'ın Hertha Berlin'i Hertha yendiği maçı da yönetti" demesi Ümit Özat'ı da Sparta Prag ile birlikte hatırlatıp güldürürken saçmalıklarının da başlangıcını yaptı. Top Gary Neville'e ilk geldiğinde ona "Sahanın en tecrübeli oyuncusu, 34 yaşında" dedikten 10 saniye sonra bu kez top İbrahim'e geldiğinde de "İbrahim de 35 yaşında" diyerek kendini hemen ters köşeye yatırması ise adamın ne kadar gereksiz ve ne dediğini bilmeden konuştuğunun kanıtıydı. Alex Ferguson'u çaresiz ilan etti bir de, Beşiktaş maç boyunca hiçbir şey yapmamasına rağmen. Roma'da bile onu böyle görmemiş beyefendi :)

Tüm bunların yanında bir de maç boyunca ismi Fabian olan Ernst'e sayısız defa milliyetiyle ismini karıştırıp "Alman Ernst" demesi yoruma gerek bırakmadı.

Ertem Şener, Tilev'i de al yanına ve çek git şu televizyon dünyasından lütfen !!!


31 Ağustos 2009

4 Futbolcu 4 Karakteristik | Fenerbahçe 2-1 Manisaspor

Semih'in son dakika golü sonrası video

Bu maç, ligin 4. maçı, 4'te 4 yapılan maç, 4 futbolcunun en baskın karakteristik özelliğini gösterdiği maç oldu. Bu kadar 4'ün bir araya geldiği maçı bir de 4 golle kazansaydık isabet olacaktı. Bu 4 futbolcu Emre Belözoğlu, Alex de Souza, Daniel Güiza ve Semih Şentürk.

Emre Belözoğlu bir Fenerbahçeliyken çocuk yaşta Florya'ya adım atıp uzun yıllar futbol kültürünü Galatasaray'da aldı. Hagi'lerle Bülent Korkmaz'larla büyüdü, yetişti. Fatih Terim'den tavsiyeler aldı, yapısı değiştirildi. Bunun en büyük sıkıntılarını da İtalya'da oynadığı dönemde gördü. İşlerin ona anlatıldığı gibi olmaması gerektiğini öğrense de zehirlenmişti bir kere. Bu maçta o zehirin kalıntılarını bir kez daha gördük. O camiada bunlar doğaldır, yapmazsan suçtur ama Fenerbahçe'de ne olursa olsun rakibine küfredemezsin. Fenerbahçe'nin yapısına alışma sürecinde başarılar diliyorum Emre'ye. Bir daha olmaması dileklerimle...
Daniel Güiza Türkiye'ye geldiğinde İspanya gol kralı ünvanının yanında "penaltı atmadan" detayıyla adından sürekli söz ettirdi. Ardından da parantez içinde ifade edilen bir bilgi vardı; ceza sahası dışından golünün olmadığı. Adam geçerek attığı gol de yok denecek kadar az olan bu adam şu ana kadar sadece son vuruşları ve asistleriyle dikkat çekti. Bugün de bu karakteristik özelliklerini ortaya çıkarttı. Önce Alex'in asistine koştu ve tek vuruşta golü yaptı. Ardından da Alex'e çok iyi bir aşırtma pas attı. Alex'in o pasa yükselip vurması golü getirdi...
Semih Şentürk yedekten gelerek gol kralı oldu, olurken de genelde kenardan geldi ve son anlarda attığı gollerle çok maç ve puan aldı. Daha sonra Milli Takım'a gitti. Orada da bir şey değişmedi. Yine son dakikaların resmi susuturucusu oldu çıktı. Çok takımı eledi, çok maç aldı. Bugün yine o özelliğini gösterdi. Son dakikada çıktı ve maçı aldı. "Bir takım son dakikada maçı alıyorsa o takım şampiyon olur" klişesine destek verdi bu golüyle. 2 puan kaybından kurtardı takımı...Alex de Souza da"hiçbir şey yapmıyor ama bir hareket yapıyor gol geliyor" klişesini bugün bir kez daha söyletti. Ben teknik direktör olsam 45'te çıkartmıştım. Takımın temposundan çok uzak, hiçbir şey yapmayan Alex... Klasik dakikasında, 70'te gelen iki değişiklikle Alex'in çıkacağını düşünsem de Daum beni yanılttı, haklı da çıktı. Önce Daniel Güiza'ya olağanüstü bir asist yaptı. Pası olağanüstü yapan çokça neden vardı. Öncelikle Güiza ofsayta düşmeden, doğru zamanda çıkarttı ayağından. Pasın şiddeti tam yerindeydi, ne defans yetişebilirdi ne de kaleci çıkıp alabilirdi. Son vuruş için Güiza'nın işini de topu kaldırarak kolaylaştırdı. Daha ne olsun?.. Ardından maç 1-1 iken sıçrama özelliğini kullanarak kalecinin üzerinden kafayı vurdu. Direkten dönen gol galibiyet golünü getirdi. Belki başka hiçbir şey yapmadı ama sihirli iki dokunuşu 3 puanı getirdi...


Maç sonrası coşku videosu

28 Ağustos 2009

Fenerbahçe 2-2 FC Sion



Hep inandık, hiç yılmadık
En kötü gününde dimdik ayaktaydık
Yemin ettik biz bu sene
Boyun eğecek herkes Fenerbahçe'ye


Deplasmandaki 2-0'lık galibiyetin de rehavetiyle maç izlemekten çok tribünlere yöneldiğim bir maç oldu. Zaten Selçuk ve Uğur'u sahada görünce çok da izleyesi gelmiyor insanın futbolu. Arada bir Santos'a dikkat kesilmekten başka bir şey yapmadım. 1-2 geriye düşünce bile takıma yine güven tamdı. Geçen sene olmayacak bir rahatlık. 2-2 olunca artık iş bitti. Tribünler zaman zaman inanılmazdı. İsviçreli taraftarların da maçı bırakıp bizi izlediğini ve videoya aldığını gördüm.

"Hababam artık maça kaçamayacak Mahmut Hoca" pankartının açılamaması maçın en buruk olayıydı. Ama Şener Şen resimli "Atma Ziya, biletler 55 Lira" pankartı çok iyiydi :)

24 Ağustos 2009

Andre Santos ve Christian'ın ülkeye alışma sürecini hızlandıran 5 neden | Diyarbakırspor 1-3 Fenerbahçe


Andre Santos ve Christian'ın ülkeye alışma sürecini hızlandıran 5 neden:

1) "Sahaya ne bulursan at"

İlk maç Denizli'de batıdaydı. Eğitim seviyesi yüksekti. Elektrik kesintisi her ne kadar Türkiye'nin aslında bir Avrupa ülkesi olmadığını kanıtlasa da, zeminin kötülüğü dikkat çekse de aşırı bir hadise gerçekleşmedi. Ardından maç Kadıköy'deydi; Türkiye'nin en modern futbol mekanı. Ve gün geldi, Diyarbakır'a gidildi. Sahaya çakmak geliyor, Andre Santos şaşkınlıkla alıp hakeme götürüyor. Sevgili hakemimiz alışmış! ya bu ve bunun gibilerine. Hep susmuş, karşı bir şey yapmamış ya!! yine yapmadı ve Andre Santos'un yüzüne bile bakmadan çakmağı alıp fırlattı kenara "Geç bunları" dercesine. Andre Santos şaşkın tabi. Sahaya yumruk büyüklüğünde taş atılıyor, kafaya gelse adamı bitkisel hayatta tutar bir ömür boyu veya sahadan ölü çıkar. Moda olduğu gibi kalpten değil taştan. Taş kalpli Diyarbakır taraftarından. Hakeme taş uzatılıyor. Hakem almıyor "at kenara, bırak bu işleri" tavırları sergiliyor. Christian şaşırmış pet şişe yağmuruna. Zavallım Tuncay gibi alıp içecek değil ya ASY'deki gibi. onlarla uğraşıyor.
Seneye ikisi de alışmış olacaklar. Galatasaray deplasmanında koltuk gelecek kafasına, ama Christian hiçbir şey olmamış gibi serbest atış kullanacak. Andre Santos sol kanattan topla bindirmesini yaparken bir şişe kafasına isabet edecek, hafif sendeleyecek ama top sürmeye devam edecek. Belki hakeme şöyle bir bakacak, hakem de iki elini ileri uzatıp "Devam!!" diyecek...

2) "Sakın zemini düzeltmek için çaba gösterme"

Denizlispor maçından sonra Artık Bitsin dedik, isyan ettik. Etmemek de elde değil. Top sürmek mümkün değil, kontrol edebilmek mümkün değil. Seyir zevkini arttıracak, futbolu güzelleştirecek bir şeyler görebilmek pek mümkün değil. Bulduğumuzla yetinir haldeyiz. Andre Santos ve Christian seneye daha az koşacak sahayı bozuk gördüğünde, daha az çalım deneyecek. Daha az top sürüp, daha çok vur gitsinci olacak...


3) "Spor yapmıyoruz burada. Bu bir savaştır, tüm gücünüzle mücadele edin"

Diyarbakırspor'un sol açığında oynayan tipini hiçbir zaman unutmayacağım ama adını ezberlemeye bile çalışmadığım, yanlış hatırlamıyorsam Erdal insanı!! Bu adam sayamadığım kadar faul yaptı. Her Fenerbaheliye basışı fauldü. Sanıyorum hakem bir ikisini atladı da %100 faulle oynayamamış oldu. Sahadaki her Diyarbakırsporlu futbolcunun spor yapmaktan ziyade sahaya harp yapmaya çıkmış gibi olması çokça tiksindiriciydi. Santos'un defalarca duruma isyan, topu mopu bırakıp pozisyonu terk edişine şahit olduk. Kimisinde hakem faul verdi, kimisinde vermedi ama kesin olarak yapmayacağı tek şey vardı, o da kart çıkarmak. Sadece isteyene çıkartabilirdi o, nitekim çıkarttı da kart isteyen Andre Santos'a. Kibar hakem vesselam!!..


4) "Ses bombası gibi patlayıcı şeyler atalım, belki sağır olurlar"

Sahaya her şey yağmakta, Fenerbaheli futbolcular derdini anlatma derdinde hakem. Kibar hakem oralı bile değil. Artık zirve yapıyor Diyarbakırlılar ve bir ses bombasını Kazım'ın dibinde patlatmayı başarıyorlar. Sonunda hakemimiz anons falan yaptırmaya karar veriyor. Yani diyor ki "Sahaya el bombası atılsın, unutulup pimi çekilmemiş olsun, ben oyunu tabi ki devam ettiririm" ve ekliyor "Atılan kayalardan biri kıl payı kafaya değil de sırta, göğüse gelirse oyunu tabi ki devam ettiririm". Bundan sonraki maçlarda Andre Santos ve Christian'ın olası patlamalarda korunma refleksi göstereceklerini bile sanmıyorum. Hiçbir şey olmamaış gibi devam...


5) "Maç bittikten sonra ortalığı birbirine katalım"

Ortada hiçbir karşı olay yok. Bu insanlar neye, neden taş atıyor??? Ne oldu, kim ne yaptı da???

Fenerbahçe taraftarı küfür mü etti? Futbolcular gollerden sonra el kol hareketi mi yaptı? Yıllardır iki kulüp arasında bir husumet mi var? Şampiyonluk yarışı içinde mi Diyarbakırspor ve Fenerbahçe?..

Baştan sona anlamsız bir olay. Sporla tamamen alakasız, sosyal, siyasi, eğitimsel bir durum. Spor değil bu. Türkiye'nin hetorojen yapısına da bu maçla çok iyi alışmış oldu Andre Santos ve Christian. Artık Türkiye, Atatürk'ün mozaik tanımına karşı çıkıp yağlı boya tablosuna benzetmesini karşılamıyor. Türkiye şu anda bir mozaik gibi ayrı ayrı, parça parça...




Emre Belözoğlu inanılmaz oynamış, ilk gol mükemmel hazırlanmış, Lugano hata yapmış, Gökhan mükemmel oynamış bir anlamı kaldı mı?!..

Sıla-i Rahim


Lige bomba gibi! başlayan Sivasspor'un yeni transferi Hameur Bouazza Sivas'tan bavullarını alıp ülkesine geri dönmüş. Sebebi, Sivas şehrine alışamamasıymış. Bülent Uygun'un şehirdeki tüm içki satanları tanıdığını söyleyip futbolcularını baskı altına aldığı bir şehirde her futbolcunun yaşayabilmesini beklemek zaten saçmalık olur. Hameur Bouazza da bu ortamdan sonra ailesini çok özlemiştir tabi...

23 Ağustos 2009

Musa Çözen'in ciddi IQ problemi kanıtlandı !!!


Bugünkü Galatasaray - Kayserispor maçı sırasında artık LigTV yayın yönetmeni Musa Çözen'in IQ problemi belgelendi. Bu adamın bu yönetiminin kasti olarak yaptığı seçeneği ortadan kalkıyor Beşiktaşlı olduğunu bilmemden ötürü. Geriye tek seçenek kalıyor; IQ problemi. Olay şöyle gelişiyor; ikili mücadele sonrası top aut çizgisinden en son Galatasaraylı futbolcuya çarparak dışarı çıkıyor. Ama hakemimiz korneri veriyor yanlış bir kararla. Korner atışı kullanılmadan evvel 2-3 futbolcu tatlı sert itirazlarda bulunuyorlar. Korner atışı kullanılıyor ve LigTV'nin yazışıyla "Azize" Makukula gerçek ismiyle Ariza Makukula kendi kalesine golü atıyor. Ardından 5-6 futbolcusuyla Kayserispor yoğun itirazlarda bulunuyor hakeme karşı. Biz ise yayında sayısız defa golün tekrarını izliyoruz, sayısız defa Makukulaya zum yapılmasına şahit oluyoruz ama her ne hikmetse tartışmalı korner pozisyonunu bir kere bile izleyemiyoruz.

Şimdi bu kadar futbolcunun neden, neye itiraz ettiğini kendi kendine sorgulamayacak kadar yayıncılıktan bir haber, bunu düşünemeyecek kadar zeka yoksunu olabilir mi Süper Lig'in yayıncı kuruluşunun yönetmeni?!! Bir adamın adını feminenleştirerek Azize yapması bir skandal, maçın en kritik pozisyonunun tekrarının yapılmaması bir başka skandal. Artık yeter!!!

20 Ağustos 2009

Tarihin en ezerek kazanılan derbisi...



Maç görüntülerini netten rahatça bulabildiğimiz zamanlarda yaptığım bir klipti. Benim şu ana kadar izlediğim tüm derbiler içerisinde bir takımın diğerini bu kadar ezerek yendiğine şahit olmamıştım. Antu'da bir arkadaşın bu klibi aradığını okuyunca yüklemek istedim. Bu arada Anelka'nın o girmeyen topu girseydi, derbi tarihinin en iyi gollerinden biri olabilirdi herhalde. İyi seyirler...


indirmek için:
RAPIDSHARE

16 Ağustos 2009

"Dos Santos Kaka gibi gider" | Fenerbahçe 3-0 Sivasspor


Aslında sadece Dos Santos'un golünü anlatmak lazım başka bir şey yazmamak, anlatmamak gerekir. Ama ben yine de bazı tespitlerimden bahsetmek istiyorum.

Maçın 70 dakikası boyunca yaşanan şey; Sivasspor'un tamamen savunma mentalitesiyle oynayıp oyunu tıkaması ve Fenerbahçe'nin bunu tek forvetle ve Alex'siz açmaya çalışması. Alex'in olmayışı elde olmayan bir sebeten dolayıydı, sakatlandı ve çıktı. Ama elde olan bir şey vardı bu savunmayı aşmak için, o da çift forvete dönmekti. Daum Semih'i 1. golden hemen önce çağırdı oyuna sokmak için. Gol olunca da bu değişiklikten vazgeçti. Semih hamlesi doğruydu ama dakikası çok kötüydü. O dakikaya kadar beklemesi gereksizdi.

Christian'ın iyi oynaması için 2 aylık bir sürenin geçmesi gerektiğini söylüyordum. dediğim gibi gün geçtikçe kendini belli etmeye başlıyor. Bugün çok defa kesici iyi hamlelerde gördüm. İlerleyen zamanlarda hücumdaki katkısı da kat kat artacaktır.

Rambo değil de başka biri girse sahaya çileden çıkardım herhalde ama olayın içinde Rambo olunca insan gülüyor istemeden de olsa. Akıllara hemen maraton koşusunu kazanış hikayeleri, adres olarak Fikirtepe Kahvehaanesi'ni vermesi, Uche sevgisi ve defalarca ona sarılması geliyor.


Tribünler zaman zaman güzeldi, etkiliydi. GFB'nin diğer gruplarla birlikte Maraton sağda toplanması ve TürkTelekom ile bütünleşmesi etkili oldu. İlerleyen haftalarda daha da güzel olacak gibi.

Gelelim Dos Santos'un enfes golüne. Bundan bir süre önce Dos Santos'un topu alıp kaleye doğru dikine sürüşüne Kaka'nın stiline çok benzetmiştim. Bugünkü maçta da topu ayağına alı almaz arkadaşa "Kaka gibi gider!!!" dedim. Dos santos biraz süsrdü tekrarladım dediğimi. Dos santos 2 Sivaslıyı bir kerede geçti yine tekrarladım. Son adamın da solundan atıp sağındna geçti yine tekrarladım. En sonunda tavana sert vurdu, golü yaptı. Artık orada futbol orgazmını yaşadık. Enfes bir gol attı. Golünden önce korner direğinin önünde bu stadda daha önce Anelka'dan izlediğimiz "flip-flap" hareketini yapması da ayrıca paha biçilemezdi verdiği keyif açısından...


Dos Santos'un efsane golünün videosu...



Taraftarın golün gelmesi için takımı itmeye başladığı dakikalardan bir video:

Bitmez tükenmez aşkımız,

Kalbimizde yaşıyoruz.
Haydi bastır Fenerbahçe,
Şampiyonluk istiyoruz !!!

12 Ağustos 2009

Şanlıurfaspor bile bitirdi, Galatasaray bitiremedi...






ŞANLIURFA GAP STADYUMU





SEYRANTEPE TÜRK TELEKOM ARENA




Galatasaray deplasmanlarında maçı insan gibi izleyebilmek için 12 senedir bekliyoruz...

11 Ağustos 2009

Centilmenlik dışı gol olursa...



Norveç Kupası'nda Odd Grenland'ın Macar golcüsü Peter Kovacs'ın golü 5-1 biten maçın 2. golü. Golden sonra SK Brann takımındaki tüm oyuncular fiziki temasa kadar taşıyorlar tepkilerini. Brann kalecisi Håkon Opdal öyle bir noktada sakatlanıyor ki kim olsa herhalde gole giderdi, en azından ben olsam gole giderdim herhalde:)

Bu; bir oyuncu yerde kaldığında yaşanan çelişkiler yumağı her zaman beni rahatsız etmiştir. Birisi yerde kaldığında farklı senaryolar gelişir. Eğer sakatlık inandırıcı değilse önce topu ayağında tutan rakip oyuncu bir süre tereddüt eder taca atmak konusunda. 1-2 bakış atar kalkıyor mu gibisinden. Eğer deplasmandaysa taca atması için yoğun bir tepki yükselir tribünlerden, ev sahibiyse de atmaması yönünde... Veya adam direkt taca atar, bu sefer de tribünler yoğun bir ıslığa başlar. Bir de tam kontraya kalkarken biri yerde kalırsa defans yapan oyuncuların elleri kolları oynamaya başlar ve topun taca atılması için işaretler verilir. Tüm bunlar da genelde topun taca atılmasıyla sonlanır. Eğer fark 1 ise veya maç berabereyse özellikle son dakikalarda bu tip durumlarda yerdeki adamın ölüm tehlikesi bile olsa taca atıldığını görmeyiz...

Şimdi burada ciddi bir samimiyetsizlik ve tutarsızlık var. Bu duruma şu ana kadar İngiltere kadar kimse çözüm üretemedi. İngiltere Futbol Federasyonu, kesinlikle futbolcuların topu taca atmasının önüne geçerek tüm yetkiyi hakeme verdi. Bence en mantıklısı da buydu. Ama videodaki durum İngiltere'de olsaydı hakem oyunu gol olmadan durdurur muydu bilemiyorum. Futbol tarihinde böyle olay çok nadirdir, belki bir daha görmeyiz benzerini ama bu çelişkiler yumağını tekrar hatırlamak için önemliydi...

10 Ağustos 2009

"Avrupa'ya gitmezsen Güney Afrika'ya götürmem"

Capello, Hollanda ile yapacakları hazırlık maçı öncesinde Beckham'a uyarısını geçti. " Beckham da çok iyi biliyor ki sene sonuna kadar Avrupa'nın büyük liglerinden birine transfer olmazsa Dünya Kupası için şansı kalmayacak " diyerek Beckham'ın tekrar Milan'a transferini kolaylaştırdı Capello. Zaten eşiyle birlikte Milano'ya dönmek için can atan ve Amerika'da alıştığı ilgi ve alakayı göremeyen Beckham'lara yeniden Avrupa yolu gözüktü...

Artık bitsin...


Artık bitsin: Türkiye'de oynanan futbolu olumsuz etkileyen, seyir zevki bırakmayan ve "vur gitsin" düşüncesini büyüten, üst düzey liglerin hiçbirinde bulunmayan zemin bozukluğu ve bunu yalandan düzeltmek üzere devre arasında görevli ordusunun sahaya girmesi...

Denizlispor 0-2 Fenerbahçe | Lider...


Geçen sezonun ilk ikisinin puan kaybederek başladığı ligde ilk haftanın sonundaki izlenimime göre şampiyonluk için sadece iki takım yarışacak; Fenerbahçe ve Galatasaray. İki takımın da açık ara iyi ve geniş kadroları var. İkisinin tek aksayan yanı defansif oyunları. Bu aksayan tarafta da birbirlerinden ayrılan yanları Galatasaray'ın defansif ortasahalarının Fenerbahçe'den daha dirençsiz olması. Bu da stoperlerine daha çok yük bindirip daha çok hata yapmalarına neden olacaktır sezon boyunca.

Süper Kupa maçından sonra yaptığım Kazım yorumu bir daha yerini buldu. Özellikle 2. yarıda yakalanan sayısız pozisyondan birinde önü bomboşken topu alıp dikine kaleye koşmaması Daum'u çileden çıkartması lazım. Umarım Daum artık Deivid'i oynatması gerektiğini anlar. Yine dediğim gibi Güiza beni yanıltmadı. bu sene her istatistiğini ikiye katlar iddiasında bulunmuştum. Bugün 2 gol atarak iyi bir başlangıç yapmış oldu kendi adına. Çok güçlü bir rakibi de çıkmazsa gol kralı olacaktır.

Kaliteli Brezilyalıların gelmesiyle oyun daha da bir güzelleşti. Bu maçta sayısız defa özellikle Alex'in içinde bulunduğu ikili oyun izledik. Topuk pasları, topun üstünden atlamalar, şık verkaçlar. Aziz Yıldırım da zaten bundan büyük keyif almış olacak ki yüzünden gülücükler eksik olmuyordu. Dos Santos'un dikine Kaka'yı anımsatan tarzdaki kaleye gidişleri çok iyiydi. Bundan sonra hücuma çok ciddi katkılar yapacak.


Işıkların kesilmesinden sonra geride az adam bırakan Denizlispor karşısında sayısız fırsat yakalandı geniş alanda ve adam fazlasıyla. Ama genelde Güiza'nın kötü paslarından sonuca gidilemedi. Mükemmel bir pasör olmasına rağmen bu noktadaki başarısızlığı artık zemine ve moral bozukluğuna bağlıyorum artık. Ama gol yenilseydi de 1-1 olsaydı herhalde save etmeden kapatır çıkardım sinirden :)


Zemin berbat, jeneratör yok ya da çalışmıyor, biletler 100TL... Federasyon ne iş yapıyor?! Kontrol mekanizmaları neden işlemiyor?! Neden yaptırımlarda bulunamıyor?! Ligin adını "Süper" yapmakla süper olunamıyor işte. İngilizler Premier League diyorlarsa bunun için bir şeyler de yapıyorlar elbet. Bizse yine lafta kalıyoruz!..

9 Ağustos 2009

Julio Cesar De Souza'nın Galatasaray'a attığı müthiş gol



Julio Cesar De Souza'nın sol ayağından çıkan enfes gol...

4 Ağustos 2009

Çok şükür tişört görmedik | FB 2-0 BJK


Lig öncesi yapılan tüm maçların iddiasız veya bu maçlardaki rakiplerin zayıf takımlar olmasından dolayı ligin başlamasından evvel takımları daha net görebileceğimiz tek maç bu maçtı. Ama maçta yeni transferlere odaklanalım, takımların oyun tarzlarını inceleyelim diye niyetlenirken biz, niyet bozan bir hakem vardı her zamanki gibi. Bu ülkede standardı olmayan her şey gibi hakemlerin de bir standardı yok. Ha pardon onun bir standardı var, o da az penaltı çalması. Ne büyük şeref, ne önemli standart!.. Bırakalım maçtan maça değişen yönetim tutarsızlığını, aynı maçın içinde bile faul düdüklerinde sayısız tutarsızlık görmek mümkün. Böyle bir düzende de çok gerçekçi analizler yapabilmek güç, yapılamadığı için yıllardır Avrupa'da başarı da güç. Toptan bir başarı olmadıkça bundan sonra da zor ve olursa da "tesadüf"...


Fenerbahçe'de Kazım'ın oynatılması en az Bobo'nun sol kanatta oynatılması kadar gereksizdi. En büyük özelliği olmadık anlarda ortaya yıldız futbolcu gibi çıkıp işi bitirmesi olan Bobo, solda etkisizleştirildi. Belki çok top aldı ve oyunun içinde gözüktü ama takım için soldaki Bobo bir şey ifade etmedi, Bobo için de sol çizgide top almak... Fenerbahçe'de de her daim ehli keyif Kazım'ın mental olarak doğrultulmadan ilk 11 çıkması bana anlamsız geliyor. Düz koşuda bile ayağını sürüyerek koşan (sürünen) bir adamdan top auta çıkmadan yetişmesi için bir depar beklenebilir mi?! Veya Emre Belözoğlu defansın topu rahat çıkartamayacağını anlayıp baskı için depara kalktığı sırada Kazım'ın da pas yolu kapatmak için koşması beklenebilir mi?! Kazım'dan beklenebilecek tek şey; sonradan oyuna girip ekstra bir iş yapması.

Kupa maçında da görüldü ki Güiza bu sene geçen seneki istatistikerini ikiye katlayacak. Alex her zamanki gibi işi bitiren adam olacak. Emre daha çok top kazanacak, doğru hücum başlatacak. Bilica sıkça ileri çıkacak, arkayı boşaltacak. Volkan daha fazla gol yiyecek. Christian 2-3 ay sonra daha iyi oynayacak çünkü bu sürede takımdaki her futbolcuyu tanımış olacak. Nerede kime nasıl pas atması gerektiğini ve ne zaman hücuma koşması gerektiğini öğrenecek. Kısacası takıma alışmak denilen şey gerçekleşecek. Santos da Carlos'un Sergen Yalçın tarzı sakatlığından sonra belli bir süre bekte hapsolacak. İleride oynatıldığında hücuma çok katkı yapacak.

Bu takıma kaliteli bir stoper girmesi ve Özer Hurmacı'nın da mümkünse ilk 11'de yer almasıyla şampiyonluk gelecektir. Avrupa konusunda ise çok umutsuzum, defansif zaaflardan ötürü...


Katılınan ikinci Süper Kupa maçından da Fenerbahçe kupayla dönerken beni mutlu eden şey tabi ki de tek maçla kazanılan bu kupa değil, beni mutlu eden şey Beşiktaş'ın "3'ü 1 arada" kahve tipi sloganıyla veya başka berbat bir isimle muhtemelen maçtan önce bastırılmış olan tişörtünü görmemiş olmamız. Şampuan reklamı sloganıyla hazırlanan ve estetikten tamamen uzak tasarımlarından sonra buna katlanabilir miydik bilemiyorum... Teşekkürler Fenerbahçe bu eziyeti bize yaşatmadığın için...

26 Temmuz 2009

Bir Beşiktaş Jimnastik Kulübü Transfer Hikayesi :)

Beşiktaş Jimnastik Kulübünün komik gerçekleri... :)

Bir Hırvat'ın sözleriyle:
"so 1.5 year ago besiktas came to zagreb to buy dinamo player dino drpic. the transfer fee was agreed and he was set to sign for besiktas. but all of a sudden‚ the same day‚ besiktas fans protested to cancel the transfer because they saw drpic clip on youtube where he literally drops his pants and shows his arse to hajduk fans. so‚ besiktas didnt want to go home without a player‚ so dinamo president offered them a player called gordon schildenfeld‚ who was actually shockingly bad. they didnt know that of course. he single-handedly threw dinamo out of europe the same year. they gave their €2m(!) and gordon was on his way. of course‚ he played 9 games there until they found out how bad he was. now he earns his money in sturm graz. brilliant sell by dinamo president and a legend will live on about a piece of ham being sold for €2m. to put things in perspective‚ 3rd croatian club rijeka struggles to recieve that money for one of the greatest talents‚ and one of the best croatia had in the recent years - anas sharbini."

Çevirisini de yapalım bu komedinin:
1,5 yıl önce Beşiktaş Dino Drpic'i almak için Zagreb'e geldi. Transfer ücretinde anlaşıldı ve Drpic imza atmak için hazırdı. Ama bir anda aynı gün Beşiktaş taraftarları internette Drpic'in Hajduk taraftarlarına karşı eşofmanını indirdiğini izleyince transferi iptal ettirmek için protestoya başladılar. Beşiktaş Türkiye'ye transfersiz dönmemek istediler. Dinamo'nun başkanı Beşiktaş'a berbat bir futbolcu olan Gordon Schildenfeld'i önerdi. Gordon aynı sene tek başına takımın Avrupa'dan elenmesini sağlamıştı. Onlar bu durumu bilmiyorlardı tabi ki. Beşiktaş 2 milyon € vererek Gordon'u aldı. Gordon 9 maç oynadı ve onlar da anladı ne kadar kötü bir oyuncu olduğunu. Şimdi Sturm Graz'da parasını kazanıyor. Müthiş bir satış Dinamo başkanından. 2 milyon €'luk efsane transfer unutulmayacak. Duruma başka bir açıdan bakarsak, 3. büyük Hırvat kulübü Rijeka aynı parayı son yıllardaki en büyük Hırvat yeteneklerinden birinden kazanmak için çaba sarfediyor. Anas Sharbini

Drpic'in olay yaratan hareketi




Olayın en az bu kadar daha komik olayı ise transferden bir süre sonra Sinan Engin'in Zagreb'e, Gordon Schildenfeld'in iadesi için gitmesi. Sinan Engin Hırvatistan'daki menajer Sinisa Soso ile görüşüyor. Bir de uyanıkça davranarak Liverpool'da da forma giymiş defans oyuncusu Igor Biscan ile takas istiyor. Soso tabi ki buna yanaşmıyor ve bizlere kahkaha atma şansı veren şu açıklamayı yapıyor "Biz Gordon'u Beşiktaş'a sapasağlam vermiştik. Şimdi ise, işe yaramadığını söylüyorlar."...

Yetenekli Menajer Sinan Engin


Tekrar tekrar soruyoruz ama yanıtının bulunmasının gün geçtikçe zorlaştığı açıkça ortada. Bir insan neden Beşiktaşlı olur? Bilemiyorum...


Dino Drpic Olayı Videosu:

4 Temmuz 2009

Lincoln Almanya'da alışverişte, Takım kampta antremanda


04.07.2009
Lincoln Nerede?

Haber kaynağıma söz verdiğim için video ve fotoğrafları yayınlamıyorum ama sürekli bahaneler uydurarak kampa gelmeyen, geçmiş yıllarda da hep aynı senaryoları yaşatan Casio Lincoln bugün Dortmund'da iki gurbetçi tarafından yakalanıyor. Kendisi spor ayakkabı alışverişinde o sırada...

Haberi 1-2 gün içerisinde basında görebilirsiniz...

16 Haziran 2009

Büyük Topçu: Özer Hurmacı


Son 2 yıldır ağzımın suyunu akıtan 3 adam vardı alınmasını istediğim; Özer Hurmacı, Mehmet Topuz, Sercan Yıldırım. Bunların içinden tartışmasız en önemlisi Özer Hurmacı'ydı. Mehmet Topuz alınırken kopan kargaşaya bir kez daha teşekkür etmek gerekir. Bu kargaşayla sessiz sedasız bitti bu müthiş transfer. Olaylı Topuz transferinin yanında sönük kalsa da, ilerleyen yıllar daha da net gösterecektir ki Özer Hurmacı orta sahada bir futbolcunun ne kadar çok yönlü olabileceğini ispatlayacaktır.

Türk futbolcularında maalesef ender bulunan bir özelliktir futbol zekası ve yanında bildiğimiz zeka. Özer Hurmacı'nın olağanüstü pasları olsun, çalımları olsun saha içinde yaptıkları onun o müthiş futbol zekasını bana gösteriyor. Bunun yanında saha dışındaki konuşmalarının bana bıraktığı izlenimle zeka seviyesinin Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca iki yabancı dil bilmesi de cabası. Türk futbolunda ender bulunan bu artıları belki de Almanya'da büyümesine bağlayabiliriz.

Özer Hurmacı benim tahminimce Daum'un yeni Stephan Appiah'ı olacaktır. Appiah gittikten sonra oyunu iki yönlü oynayan adam sıkıntısı yaşanmasının ardından Emre'den ziyade Özer Hurmacı bu sıkıntıya çare olacaktır. Çok güçlü bir futbolcu ve takım savunmasının her zaman içinde. Appiah'ın takım oyununa en büyük katkısı; doğru zamanda doğru yerde olup, doğru zamanda doğru yere pas atma kabiliyeti Hurmacı ile eşdeğer. Tüm bu özelliklerinin yanında bir de adam eksiltme özelliği Hurmacı'yı daha da paha biçilmez yapıyor. Hepsi içinde bir de Türk olması, neden ağzımın suyunun en çok aktığını açıkça anlatıyor.


Özer Hurmacı'nın bir önemli avantajı da, onun gelişiminde en büyük katkı sahibi isimlerden Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'de sportif direktörlük görevine getirilmesi oldu. Gelişimine kaldığı yerden onu en iyi tanıyan adamla birlikte devam edecek ve Milli Takım'ın da değişilmezi olacak.

Mehmet Topuz, Özer Hurmacı tamam, kaldı Sercan Yıldırım. Türkiye'den alınabilecek en iyi 3 Türk bunlar. %66 başarı sağlandı. Sercan da alınırsa eğer, Fenerbahçe'nin yakın tarihteki 2. "En iyi Türk futbolcuları toplama" politikası gerçekleşmiş olacak...



Aşağıdaki videolarda Özer'in Ankaraspor'da neler yaptığının uzun bir derlemesi var. Bu videolarda onun bileklerine dikkat edin, çalımlarını keyifle izleyin. Bu arada LİGTV'ye bela okumaya da devam edin zira güzel hareketlere değer göstermediğini, Anelka döneminde inanılmaz hareketlerin yakın çekim tekrarlarını göstermeyerek ispatlayan bir kanalın, bir "Anadolu kulübünde oynayan sıradan bir oyuncu"nun hareketlerine değer vermesi beklenemezdi...


Özer Hurmacı | Derleme Video - 1


Özer Hurmacı | Derleme Video - 2

14 Haziran 2009

Seri boyunca oynanan hakem oyunları...


İlk maçtan itibaren hakemler berbat bir yönetim sergilediler 5 maç boyunca. Daha ilk maçtan sonra "Avrupa'dan hakem gelsin" önerisinde bulunurken ben, bu performanslarının bu kadar da Efes lehine belirginleşeceğini tahmin edemezdim. Özellikle Abdi İpekçi'deki 2. maç ve serinin 5. maçında hakemlerin sergilediği tavırlar, çaldıkları ve çalmadıkları düdükler "Artık yeter" dedirtti.

Ömer Onan son saniyede belki faul yaptı ama bu kadar tepkinin gelişinin tek nedeni bu ana kadar hakemler konusunda ciddi bir birikimin olmasıydı. Bu negatif birikim, maçın tam kırılma noktasında gelen sportmenlik dışı faul düdüğüyle aşırı tepkiye dönüştü.

Abdi İpekçi'deki 2. maçta periyot arasında ağızlarını okurken hakem üçlüsünün saha içindeki toplantısında Recep Ankaralı Fatih Söylemezoğlu'na "Ben görmedim, sen de görmedin, tamam" diyor. Kendileri de yaptıklarının bilincinde ama hep Efes lehine olunca problem oluyor. Fenerbahçe lehine denebilecek bir düdük sonrası hemen telafi düdükleri çalınırken ben seri boyunca bir tane bile böyle bir düdük görmedim. Hızlı hücuma çıkarken, Ömer Onan'ın beline sarılıp durudurmaya çalışıyorlar, tüm salon görüyor ama 3 hakemden biri göremiyor. Efes potası altında kan gövdeyi götürüyor hiç düdük yok, Fenerbahçe potası altında ufak temaslara bile hemen faul...

Efes'in şampiyon olamaması durumunda ligden çekilmesi korkusuyla bu kadar da iteklenmez bir takım; ayıp !!! En iyi hakemlerini Letonya'ya gönderip, kalıntı hakemlerle final serisini idare etmek; ayıp !!!

Seri 4-0 olur derken, Efes 3-2 ile tek galibiyete bıraktı işi. Bu dakikadan sonra bu hakemlerle ne olur ne biter bir şey söylemek güç.



Serinin 3. maçında çektiklerimden 2 kare: