29 Ekim 2010

5 maç 3 puan

  • Trabzonspor 3-2 Fenerbahçe = 3 puan
  • Kayserispor 2-0 Fenerbahçe = 3 puan
  • Fenerbahçe 1-1 Beşiktaş = 2 puan
  • Fenerbahçe 0-0 Galatasaray = 2 puan
  • Bursaspor 1-1 Fenerbahçe = 2 puan
Genel tabloda 10. hafta sonunda Fenerbahçe ligin tepesinde bitireceği düşünülen Beşiktaş, Bursaspor, Galatasaray, Kayserispor ve Trabzonspor maçlarını 3'ünü deplasmanda olmak üzere tamamladı. "Derbikatör" lakabının takıldığı Zico döneminde ve Daum döneminde bu maçları ve özellikleri derbileri silip süpüren ama bu sezonlarda genelde şampiyon olamayan Fenerbahçe yerine diğer maçlarda rahat farka giden ama önemli maçlarda galibiyet alamayan Fenerbahçe geldi.

Bu 5 maçta toplam kayıp 12 puan, kazanılan sadece 3 beraberlikle 3 puan. Şampiyonluğun diğer maçlardan geçtiği defalarca bu ligde ispatlandı (son 10 sezon). Bu, olumlu yönü olayın. Diğer maçlarını kazan, ikinci yarıda bu maçlardan 2-3'ünü kazanıp şampiyon ol. Ama kafayı kurcalayan şey; dengin takımlara karşı kazanma alışkanlığını kaybetmek. Bu, Avrupa Kupası maçlarında da endişeye yol açıyor.

Geçen maçlarda Beşiktaş ve Bursaspor maçları özellikle kazanılabilir maçlardandı. Sırf bundan dolayı bu istatistiğe o kadar da fazla kafa yorup, pesimistliğe yaklaşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Hatta kazanılabilir maçlara Galatasaray maçı bile eklenebilir. Şampiyonluk yarışında en önemli rakipler olarak gördüğüm Bursaspor ve Beşiktaş'a en azından yenilmemek durumu biraz kurtarıyor.

Bugünkü maç başka takım taraftarınca da oturup sıkılmadan, kendi takımının maçıymış gibi pür dikkat, zevk ve heyecanla izlenesi bir maçtı. Kıran kırana bir maç olmasının yanında temponun hiç düşmemesi seyir keyfini çok arttırdı. İlk yarıda yarım saatlik bölüm tamamen Fenerbahçe'nin hakimiyetinde geçti. Bunu da sağlayan; ileriye top çıkarma yetenekleri çok iyi olmayan Hüseyin, İbrahim ve Ömer'e yapılan Alex dahil baskıydı. Bu sürede dolayısıyla Bursaspor hücum alanında topu tutup organize olamadı. Sadece ilk yarının son 15 dakikasında rakip yarı sahada gözükmeyi başardı. Bunun da temeli 4 adet faul düdüğüne dayanıyordu. Duran toplar sayesinde Bursaspor ileriye yerleşebildi sadece. Sercan'ın kaleci Volkan'la ilk karşı karşıya kalışında istisna hakkımızı kullanırsak...


İkinci yarı ilk 5 dakika Bursaspor hiç olmadığı kadar hücumu düşünerek oynadı. Caner'in soğukkanlılıktan uzak topa vuruşları da üstüste eklenince duran top üstüne duran top kullanmaya başladı Bursaspor. Sonunda kornerden gelen top gol oldu. Bu golden sonra maç son 10 dakikaya kadar Fenerbahçe hakimiyetindeydi. İşte tam bu anlarda Topuz, Emre, Alex ve Stoch gibi orta saha elemanlarından gol gelmesi gerekir. Topuz 2 kere, Emre de 1 kere gole yaklaştı ama olmayınca çözülemiyor maç. Topuz'dan geldiğinden beri buralarda maçı açmasını bekliyorum ama bir türlü bunu göremiyorum. Bir talihsizliktir gidiyor. Çok koşması, son vuruşlarını ve düşünerek vurmasını engelliyor yorumunu yapabiliyorum sadece. Ama üst düzey futbolcu olarak gördüğüm Topuz, bu anlarda sahne almalı...

Dia'yla birlikte kanat atakları iki kanat için eşit miktarda etkili olurken, bu kanada Topuz geldiğinde sağ kanat atakları sadece Gökhan'ın ayağına bakıyor. Dia oynayınca da takım direnci ve takım savunması düşüyor. Bu maçta Topuz'un oynaması doğruydu ama önümüzdeki maçlarda kanatta öncelik yine Dia'nın olmalıdır. Formsuzsa da Kazım oynamalı. Sol kanat için de, Stoch çok hızlı ve hep dikine oynayan bir adam ama Santos'un da artıları çok. Pas alışverişinde, adam eksiltmekte ve oyun zekasında daha iyi. Santos'u da bekte veya önde denemek lazım...

Son 10 dakikada Fenerbahçe farklı mağlup da olabilirdi, galibiyet de alabilirdi. Risk aldı iki takım da ama gol çıkmadı ve maç öncesi en çok ağırlık verilen beraberlik sonucu çıktı.

Yobo 3 metre yükseklikte vurduğu kafalarla ve birebirde kaldığında yaptığı hep doğru hamlelerle kendisine hayran bıraktı. Bilica'nın Emre'ye attığı topuk pasına ayrıca dikkati çekip Alex'in bu akşamki yine muhteşem futboluna, oyun zekasına övgüler yağdırıyorum.


Semih Şentürk golü atmasına rağmen maç sonunda "Niang olsaydı maçı alırdık" yorumu cuk oturdu. Bu maç onun maçıydı...


Bursaspor 1-1 Fenerbahçe


24 Ekim 2010

'Won in a row'dan 'Without loosing'e Dönüşen Seri

Galatasaray adına maç öncesi psikolojik yenilenme adına üst üste artılar oluşmuştu; hoca değişikliği, son maçlarda Fenerbahçe'nin rahat kazanıp Galatasaray'ın farklı kaybetmesi. Hepsinin yanına Hagi'nin yenilmemek için yapması gerekenin 8 kişi savunma yapmasının olduğunu düşünüyordum. 4'lü savunmanın önünde savunmacı ortasahalar Ayhan, Sarp, Cana ve ekstradan bir hücum oyuncusu ile baskı yaparak. Bu düşüncemi aynen sahaya yansıttı, üstüne de savunma yapmalarını pek bekleyemeyeceğimiz Misimovic ve Elano'dan da hatrı sayılır katkı gördü.

Maçın tamamında Fenerbahçe, defansından orta alana topu aktaramadı. Galatasary ileri oyuncuları baskı yaptıkça orta saha elemanlarıyla defans elemanları arası mesafe arttı. Her seferinde de defanstan ileriye uzun top gönderildi. Fenerbahçe'nin genel oyun anlayışının dışına itilmesi, atakları olgunlaştıramamasıyla sonuçlandı. Dolayısıyla 2. yarıdaki 2-3 pozisyon dışında tehlikeli ataklar gelişemedi.

Genel olarak 90 dakika içinde tehlikeli ataklar eşit sayıda gelişmiş olsa da Galatasaray'ın ekstradan 3 tehlikeli şutu daha vardı. Berabere bittiyse bu maç bunun en büyük mimarı kesinlikle Volkan'dır. Özellikle ilk yarıdaki Neill ve Cana'nın 2 şutunda kaleyi gole karşı çok iyi korudu.

Maç öncesi hakem Bülent Yıldırım'ın az kart göstermesi ev sahibi takım için avantaj olarak gösterilmesinin ne kadar saçma bir düşünce olduğunu maçta yaşadık. Elano'nun ısrarla kart göstermek için topsuz alanda önüne gelen her Fenerbahçeli'ye centilmenlik dışı hareketleri kartsız kaldı. Neill'in Alex'in dizine tabanla basışı kartsız kaldı. Sabri'nin uçan tekmesi penaltısız sonuçlandı. Bunun yanında sayısız faul iki taraf için de yanlış çalındı. Bülent Yıldırım için durum buyken, yardımcıları için de performans benzerdi. İlk yarıda içeriye doldurulan topta Caner için, uzun topla kaleciyle karşı karşıya kalan Niang ve Semih için kalkan ofsayt bayrakları da hatalıydı. Galatasaray'ın daha istediklerini yapabildiği bir maçta bu kadar hakem şansının da yanında olmadığı zaman Fenerbahçe'nin kazanması çok zordu.


Aykut Kocaman, Hagi'nin bozma planını bozacak hamle yapmaması, sadece sakatlanan Dia ile yorulduğunu düşündüğü Alex'i çıkarışı beraberliği daha de perçinledi. Kanatlardan atak geliştiremediğimiz bir maçta, bir de üstüne maçta kötü form sergileyen Stoch'u Santos ile değiştirip topu daha fazla ayakta tutup paslarla ortadan hücumlara ağırlık verilebilirdi. Üstüne Santos'un defansif özelliklerinden de faydalanabilirdi.

Daum ve Zico ile derbilerde silip süpüren Fenerbahçe şampiyon olamamıştı. Bu sene 2 beraberlikle başladık, ikisi de iç sahada üstelik. Bakalım bu istatistiğin şampiyonluğa yansıması olumlu olacak mı?..

10 maç sonra galibiyet alışkanlığı yerini yenilmemeye bıraktı. Galatasaray bu 10 yılda favori çıkmadığı zamanlarda da yenildi ama çoğunda Fenerbahçe rahat kazanamamıştı. Bugün de benim dışımda çoğu arkadaşımın korkusu başa geldi ve Fenerbahçe serinin adını değiştirdi kazanamayarak.

Beşiktaşlı futbolcuların maçtan sonra sevinç gösterilerinin benzerini Sabri dışında Galatasaray'da görmeyişimiz bu maçların değeri açısındann umut vericiydi. Sabri sayılmaz...


Fenerbahçe 0-0 Galatasaray