10 Mart 2009

Bir deplasman hikayesi: Kayseri | Kayserispor 0-2 Fenerbahçe


ÜNİFFEB ile beraber eski Salı Pazarı Meydanı'ndan cumartesi gecesi yola çıktık 17'likteki 18 kişiyle. 1 kişi, daha sonra Kayserili polis amcanın benden makas almasına neden olan, armut koltukta seyahat etmek zorunda kaldı.

Az uyku, bol tezahüratla devam ederken yolculuk ilk moladan sonra yavaş yavaş yerini bol uykuya bırakmaya başladı. Ankara'ya gelmeden önce gözü açık olanlar karla kaplı tepelerin ve manzarayı tamamlayan çam ağaçlarının arasında seyahat etmenin keyfini yaşayabildi. Ama bu keyif bazı renktaşlar için sıkıntıya dönüştü zira sadece maddi hasarla atlatılan kaza bu bölgede meydana geldi. Hepsini geçmiş olsun diyorum.

Kırıkkale'ye geldiğimizde kahvaltı molası için bir tesiste durduk. İçeriye bir anda 40 kişi girince koşuşturmaya başladı çalışanlar. Çorba içelim dedik. İşkembe, ezo gelin ve mercimek çorbaları içinde en eli düzgün olanını, mercimek çorbasını seçtim. Lakin öyle bir çorbaydı ki; temizlikte kullanılan suyla mı yapmışlar, çorbanın içine çamaşır suyu mu katmışlar karar veremedim. Çorbadan sonra yola tekrar koyulduktan sonra tüm minibüs istisnasız uyuyordu. Bu anı fotoğraflamadan edemedim :)


Kırşehir'de tıpış tıpış uzaklaşan bir UA


Polis'in Kayseri'ye taraftarı sokmadığını öğrenince Kırşehir'de zaman öldürmeye karar verildi. "Burda turistlik nereler var?" ve "Kırşehirin meşhur olan nesi var?" sorularının hiçbir cevabı olmadığını görünce Counter Strike oynayalım dedik, ardından da karnımızı doyurduk. Stadda yüksek performans için enerji içecekleri de unutulmadı tabi.




Kırşehir'den çıktıktan sonra ilk toplu fotoğraflarımızı benzinlikte çektik. Ardından Kayseri'ye devam ettik.


Kayseri'de polislerin arama noktasından önce kısa bir süreyi Pastırmacılar Parkı'nda geçirdikten sonra yola devam ettik. Kayseri tabelasını görünce tekrar durup ikinci toplu fotoğraf çekimi yaşandı etkili rüzgar altında:)


Ardından polis arama noktasına gelindi. Tüm aramalar bittikten sonra polisler armut koltuğu incelemeye başladılar. Arkadan yardırıp "Abi biz bilinçli taraftarız" belirtmemden sonra polis amca "sen ne tatlısın öyle" diyerek yanağımdan makas aldı.:) Böylece arama bitti ve kah minibüslerde kah dışarda beklemeye devam ettik. GFB'nin ısrarla Aziz Yıldırım'ın istifasını isteyen tezahüratlarını dinlemek zorunda kaldık.

Tekrar stada doğru yola koyulunca heyecan kendini göstermeye başladı. Yeni stadın merakı, şampiyonluk yarışında olabilmek için maçın öneminin heyecanı artmaya başladı. Ağır ağır ilerleyen konvoy sonunda stada ulaştı. Stadın dış görünüşünü minibüsün içinden fotoğraflamak zorunda kaldım.

Stada köşedeki merdivenlerden çıkarak girdik. Tek turnike vardı ve sadece 2 polis arama yapıyordu. Biz ilk girenlerden olduğumuz için çok sorun yaşamadık ama bildiğim kadarıyla sonradan girenler ciddi sorunlar yaşamışlar. Stadın eksikliklerinden biri olarak stada girişi ve çıkışı olarak belirtebiliriz.

Stada girer girmez koltuk renklerinin seçilişi ve dizilişindeki saçmalığını canlı olarak görmüş olduk. Herhangi bir koltuk toptancısının elinde ne varsa almışlar ve rastgele yerleştirmişler sanki. Yeni stad yapıyorsun, koltukları adam gibi dizayn edemiyorsun, ne diyeyim ki.


Stada girer girmez farklı açılardan stadı fotoğraflamaya çalıştım. Tabi bunu deplasman tribününün izin verdiği alan çerçevesinde yapabildim sadece. Stad, Şükrü saracoğlu'na göre daha dik. Çatısının dizaynı sayesinde akustik çok çok daha iyi durumda Kadıköy'den. Kadıköy'de sesin yarısı arkadan dışarı çıkarken Kayseri'de dönerek tekrar sahaya yansıyor. Akustik o kadar iyi ki, Tolunay bir şeylere itiraz ederken üst kattan Tolunay'a bağırdığımda duydu ve bize dönüp "ne diyorsunuz" der gibi bir el hareketi yaptı. Şaşırtıcı derecede iyi bir akustik. Kadıköy'de herkesin kıçını yırttığı maçlardan sonra televizyondan izleyenlerin "Abi hiç sesiniz gelmedi eleştiriyle karşılaşmaya alışmış olan bizler, maçtan sonra beğenmememize rağmen tribünü televizyondan izleyenlerin "Sırf sizin sesiniz geldi, çok iyiydi" tepkileriyle stad akustiğinin ne kadar fark yarattığını daha iyi anladık.

Stadın çatısında Türkiye'de ilk Şükrü Saracoğlu'nda uygulanan ısıtma sisteminin aynısı vardı. İyi de ısıtıyordu ama ikinci yarıda bunlardan bir tanesi alev almaya başlayınca "Stadınız yanıyor" tezahüratı söylenmeye başlandı.


Stadın bir eksikliği de sadece tek skor ekranının olması. Stadın bir bölümünün skoru görme olasılığı hiç yok. Karşı tribüne de bir skor tabelası şart.

Stadın bir diğer eksikliği de deplasman tribününü Kayserispor taraftarının tribününden ayıran kısmın demir tellerden yapılmış olması. Tribündekilerin büyük bir bölümü sahanın tamamını net bir şekilde göremiyor. Bu işin dayanıklı camlarla yapılması gerekir. Daha önce bunun beterini ASY'de tamamen opak levhalarla yaşadığım için çok büyütmedim ama düzeltilmesi gerek.


Sonunda bizim mahallede oynadığımız çayırlardaki gibi bir zeminde maç başladı. Sivas maçlarıyla iyi futbol konusunda olumlu sinyaller vermeye başlayan takım Uğur Boral dışında yine iyi performans sergiledi ilk yarı boyunca. Kafasıyla değil de tamamen fiziksel özellikleriyle futbol oynamaya çalışan Uğur Boral bu şekliyle sezon boyunca ancak 1-2 maçta bir şeyler verebilir takıma. Öyle de oluyor geldiğinden beri.

Daha etkili olduğumuz ilk yarıda, birinci golümüz Semih'ten geldi. Carlos'un frikiğinde yılan gibi giden top kaleciden döndü ve Semih tamamladı. Ardından Alex sağ ayağıyla inanılmaz vurdu ve 2'yi de bulduk. Topun yerdeki direğe çarpıp tavana vurması golün keyfin bir kat daha arttırdı. Bu iki gol dışında organize geldiğimiz ve Alex'in şutunda kalecinin topu son anda çizgide yakaladığı pozisyon da gol olsaydı maçı daha stressiz izleyebilcektik.

İkinci yarıyla birlikte Kayserispor baskı kurmaya başladı. Ama Mehmet Topu dışında vasatın üstünde adamının olmayışı nedeniyle ataklarını genelde olgunlaştıramadılar. Baskılı gözükmelerinin tek sebebi şişirilen topları toplamalarıydı, iyi pas yapmaları değildi.

Volkan'ın pozisyonunu başından sonuna kadar dikkatle takip ettim. Volkan göğsüne çok sert darbeyi alınca can havliyle adamı itekledi, buna tekme attı demek ağır olur. Ardındna hemen hakeme döndüm "Gördü mü?" diye. Bünyamin Gezer'in olayı gördüğünü ve sarı kart vereceğini düşünürken acıdan kıvranan Volkan'a kırmızıyı daha olay yerien gelmeden çıkarttı. 10 kişi kaldıktan sonra Kayserispor daha da baskılı gözüktü. İki kere etkili pozisyon yakaladılar. Birinde Gökhan Gönül, diğerinde Lugano olağanüstü hamlelerle olası gol vuruşlarını engellediler. Maçın ikinci yarısı boyunca "Rahat olun gol yemeyeceğiz" söylemlerin yerini buldu ve kaleye isabet eden şutları olmadı.

Lugano yine inanılmaz performanslarından birini sergiledi. Bir kez daha kendine hayran bıraktı beni. Giderayak damağımızda güzel tadlar bırakmaya devam ediyor. Bundan seneler sonra "Bir Lugano vardı ki..." diye başlayan söylemleri sıklıkla duyacağız. Yine de bir umut, belki gitmez. İnşallah gitmez.

Maç sonunda "Staddan çıkmayın, biraz taşşak geçelim" çağrılarımıza 1-2 Galatasaray formalı dışında kulak vermeyen Kayserilileri zeki ilan ediyorum. Galatasaray formalılara da Allah akıl ihsan eylesin diyorum. Bol bol eğlendirdiler sağolsunlar bizi :)


Staddan yaklaşık maç bitiminden 1 saat sonra çıktık. Yine konvoy halinde stadı terk edip polis eskortunda ilerlerken yan taraftaki bir parkten 5-6 tane çocuk taş salladılar. Bir tanesininki bize doğru geliyor sanmıştım ama arkadaki CK'nın minibüse geldiğini anladık biraz ilerledikten sonra. Çift camın dıştaki tarafı kırılmıştı. Kayseri polisinin acizliği görülmeye değerdi!.. Bu tatsız olay dışında temiz bir deplasman oldu diyebiliriz.Neredeyse tamamını uyuyarak geçirdiğimiz dönüşle saat 7:30 gibi Kadıköy'e ulaştık.


Kayseri deplasmanından diğer fotoğraflar:





Kadir Has Şehir Stadı Fotoğrafları:









1 Yorum...:

kenz dedi ki...

"Staddan çıkmayın, biraz maytap geçelim" sloganını ilk kez duyuyorum, güzelmiş:)

Kırmızı kart konusuna da aynen katılıyorum, rakibin kaba etine can acısıyla yapılmış yumuşak bir darbenin kaşılığının sarı kart olması gerektiğine inanıyorum.Hatırlanacağı gibi konya-gs maçında taç çizgisi yakınlarında ayhan da rakibin kıçına yumuşak bir vuruş yapmıştı topsuz pozisyonda, onda tahrik de yoktu üstelik fakat kart dahi görmedi.

Eline sağlık çok akıcı ve güzel bir anlatım, keyifli bir konu, kaliteli fotolar.