Genel tabloda 10. hafta sonunda Fenerbahçe ligin tepesinde bitireceği düşünülen Beşiktaş, Bursaspor, Galatasaray, Kayserispor ve Trabzonspor maçlarını 3'ünü deplasmanda olmak üzere tamamladı.
"Derbikatör" lakabının takıldığı Zico döneminde ve Daum döneminde bu maçları ve özellikleri derbileri silip süpüren ama bu sezonlarda genelde şampiyon olamayan Fenerbahçe yerine diğer maçlarda rahat farka giden ama önemli maçlarda galibiyet alamayan Fenerbahçe geldi.
Bu 5 maçta toplam kayıp 12 puan, kazanılan sadece 3 beraberlikle 3 puan. Şampiyonluğun diğer maçlardan geçtiği defalarca bu ligde ispatlandı (son 10 sezon). Bu, olumlu yönü olayın. Diğer maçlarını kazan, ikinci yarıda bu maçlardan 2-3'ünü kazanıp şampiyon ol. Ama kafayı kurcalayan şey;
dengin takımlara karşı kazanma alışkanlığını kaybetmek. Bu, Avrupa Kupası maçlarında da endişeye yol açıyor.
Geçen maçlarda Beşiktaş ve Bursaspor maçları özellikle kazanılabilir maçlardandı. Sırf bundan dolayı bu istatistiğe o kadar da fazla kafa yorup, pesimistliğe yaklaşmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Hatta kazanılabilir maçlara Galatasaray maçı bile eklenebilir. Şampiyonluk yarışında en önemli rakipler olarak gördüğüm
Bursaspor ve Beşiktaş'a en azından yenilmemek durumu biraz kurtarıyor.
Bugünkü maç başka takım taraftarınca da oturup sıkılmadan, kendi takımının maçıymış gibi pür dikkat, zevk ve heyecanla izlenesi bir maçtı. Kıran kırana bir maç olmasının yanında temponun hiç düşmemesi seyir keyfini çok arttırdı. İlk yarıda yarım saatlik bölüm tamamen Fenerbahçe'nin hakimiyetinde geçti. Bunu da sağlayan; ileriye top çıkarma yetenekleri çok iyi olmayan Hüseyin, İbrahim ve Ömer'e yapılan Alex dahil baskıydı. Bu sürede dolayısıyla Bursaspor hücum alanında topu tutup organize olamadı. Sadece ilk yarının son 15 dakikasında rakip yarı sahada gözükmeyi başardı. Bunun da temeli
4 adet faul düdüğüne dayanıyordu. Duran toplar sayesinde Bursaspor ileriye yerleşebildi sadece. Sercan'ın kaleci Volkan'la ilk karşı karşıya kalışında istisna hakkımızı kullanırsak...
İkinci yarı ilk 5 dakika Bursaspor hiç olmadığı kadar hücumu düşünerek oynadı. Caner'in soğukkanlılıktan uzak topa vuruşları da üstüste eklenince duran top üstüne duran top kullanmaya başladı Bursaspor. Sonunda kornerden gelen top gol oldu. Bu golden sonra maç son 10 dakikaya kadar Fenerbahçe hakimiyetindeydi. İşte tam bu anlarda
Topuz, Emre, Alex ve Stoch gibi orta saha elemanlarından gol gelmesi gerekir. Topuz 2 kere, Emre de 1 kere gole yaklaştı ama olmayınca çözülemiyor maç. Topuz'dan geldiğinden beri buralarda maçı açmasını bekliyorum ama bir türlü bunu göremiyorum. Bir talihsizliktir gidiyor. Çok koşması, son vuruşlarını ve düşünerek vurmasını engelliyor yorumunu yapabiliyorum sadece. Ama
üst düzey futbolcu olarak gördüğüm Topuz, bu anlarda sahne almalı...
Dia'yla birlikte kanat atakları iki kanat için eşit miktarda etkili olurken, bu kanada Topuz geldiğinde sağ kanat atakları sadece Gökhan'ın ayağına bakıyor.
Dia oynayınca da takım direnci ve takım savunması düşüyor. Bu maçta
Topuz'un oynaması doğruydu ama önümüzdeki maçlarda kanatta öncelik yine Dia'nın olmalıdır. Formsuzsa da
Kazım oynamalı. Sol kanat için de, Stoch çok hızlı ve hep dikine oynayan bir adam ama
Santos'un da artıları çok. Pas alışverişinde, adam eksiltmekte ve oyun zekasında daha iyi. Santos'u da bekte veya önde denemek lazım...
Son 10 dakikada Fenerbahçe farklı mağlup da olabilirdi, galibiyet de alabilirdi. Risk aldı iki takım da ama gol çıkmadı ve maç öncesi en çok ağırlık verilen beraberlik sonucu çıktı.
Yobo 3 metre yükseklikte vurduğu kafalarla ve birebirde kaldığında yaptığı hep doğru hamlelerle kendisine hayran bıraktı. Bilica'nın Emre'ye attığı
topuk pasına ayrıca dikkati çekip
Alex'in bu akşamki yine muhteşem futboluna, oyun zekasına övgüler yağdırıyorum.
Semih Şentürk golü atmasına rağmen maç sonunda
"Niang olsaydı maçı alırdık" yorumu cuk oturdu. Bu maç onun maçıydı...
Bursaspor 1-1 Fenerbahçe