30 Aralık 2008

Sivasspor satamadı, Galatasaray alamadı


Sonunda transfer dönemi gelmeden sonuç belli oldu. Sivasspor basın sözcüsü Fikret Ünsal Galatasaray'la yapılan görüşmelerin bittiğini ve Mehmet Yıldız'ın takımda kaldığını açıkladı. Defalarca Sivasspor başkanı "Şampiyonluğa giderken değerli oyuncularımızı satıp vicdan azabı çekmek istemeyiz." açıklaması yapmıştı. Alınan haberlere göre fiyatı da yüksek tutuyorlardı. Bu fiyatlarla iyi bir takas dışında Galatasaray'ın bu transferi nasıl yapabileceği konusunda ciddi şüphelerim vardı. Anlaşılan o ki ne GS peşin parayı karşılayabildi, ne de takas için Sivas'ın istedikleri (Ümit, Necati) Sivasspor'a sıcak baktı. Fenerbahçe almak istemedi, Galatasaray'a da yar olmadı.

Şimdi Sivasspor için Şampiyonlar Ligi, hatta lig şampiyonluğu daha yakın olacak. 2 yıldır ciddi bir istikrar içindeki takım geçen sene 2 maçla kaçırdığı şampiyonluğa bu sene neden ulaşmasın? Özellikle de Trabzonspor dışındaki büyüklerin taraftarlarının "Biz olmuyorsak bari Sivas olsun" artı katkısı varken...

"Forvet fakiriyiz, o zaman Mehmet Yıldız'ı almaya ne gerek var" ?!


Transfer gündemi gittikçe yoğunlaşırken kulüpten sonunda yalanlamadıkları transfer dedikoduları hakkında resmi açıklama geldi; "3 futbolcuyla ilgileniyoruz".

1) Özer Hurmacı: Yaşı, gelişimi, zekası itibariyle şu anda Türkiye'den alınabilecek en uygun oyuncu. Ara transfer için Ankaraspor satmıyor ama sene sonunda mutlaka alınması gereken oyuncu.
2) Sercan: Yaşı daha genç olduğu için erken bir transfer olurdu ama soğuk bakmıyorum kesinlikle. Daha bir iki senesi var sürekli oynatabilmek için.
3) Gökhan Emreciksın: Daha önce bu transferin ne kadar manasız olduğunu yazmıştım. Ve maalesef transfer görüşmelerinin en olabiliri Gökhan.

Sağ kanada 9. adamı alırken biz, Galatasaray elinde Baros, Nonda, Ümit varken Mehmet Yıldız'ı almaya çok yakın. Fenerbahçe'nin elinde 2,5 forvet varken bu transferi düşünmemesi, Bülent Uygun'un "Fenerbahçe'den bir teklif yok" demesi ne kadar acı. Şu anda Fenerbahçe'de fark yaratabilecek sayılı Türk futbolculardan biriyle ilgilenmiyoruz, Galatasaray ise formsuz forvetleri üzerine (Nonda, Karan) takviye yapmayı düşünüyor. Ben Mehmet Yıldız'la ilgilenilmemesini açıkçası anlayamıyorum. Gökhan transferini ise hiç anlayamıyorum.

Gerrard karakolluk oldu


2 gol attığı 5-1'lik Newcastle zaferinden sonra barda eğlenen Steven Gerrard, çıkan kavganın soruşturması için gözaltına alınmış. 2006'da da Gerrard'ın eşi Alex Curran (o zaman nişanlısıydı sadece) yine çıkan bir kavgadan sonra gözaltına alınmıştı. O kavgada bir kadın gözüne yediği şişeden dolayı hastahanelik olmuştu.

Dünyanın en iyi ikinci oyuncusuna geçmiş olsun diyelim...

29 Aralık 2008

Zico CSKA Moskova'ya gidiyor


Zico, Özbekistan'ın Bunyodkor takımında şampiyonluk yaşayıp, Özbekistan Kupası'nı da kaldırmıştı. CSKA Moskova'da 7 yıldır takımın başında bulunan Valery Gazeev'in görevden ayrılması sonucunda CSKA Zico'yu istiyor. Rus gazetesinin haberine göre Zico da gitme yanlısı şu anda. Birkaç gün içerisinde transfer netleşir. Zico böylece Fenerbahçe'den sonra ciddi anlamda ikinci takımını çalıştırmış olacak. Orada da başarılı olursa Aziz başkanın kulakları daha fazla çınlamaya başlayacaktır...

28 Aralık 2008

Fred yine gündemde


Lyon'un mutsuz Brezilyalısı takımdan ayrılmak istediğini açıkladı. Takımda çok az süre bulan Fred "15-20 dakika kala oyuna giriyorum. Bu süre %100 performansımı göstermem için yeterli değil. 2010 Dünya Kupası'nda oynamak için sürekli oynayacağım bir takımda olmak isterim" açıklamalarında bulundu.


Zamanında Anelka transferi olmasaydı Fred gelecekti büyük ihtimal Fenerbahçe'ye. Transfer görüşmeleri vardı ancak Anelka transferi gerçekleşince, Fred 15 milyon avro karşılığında Cruzeiro'dan Lyon'a transfer olmuştu(05/06) . Bundan bir sezon önce (04/05) bedavaya gelen Fred'den ciddi anlamda voleyi vurmuştu Cruzeiro.

Yeni açıklamalarla birlikte basında Fred haberi çıkması olağan. Forvet ihtiyacımız var ve Fred ayrılmak istiyor. Tamam ama Brezilya ulusal takımına seçilmek isteyen Fred için Avrupa kupalarından elenen Fenerbahçe iyi bir vitrin mi? Kesinlikle değil. Olası gözükmeyen bir transfer neresinden bakarsan bak.

27 Aralık 2008

Futbolcu Fabrikası: Brezilya


Brezilya Federasyonu 2008 yılında ülkenin ihrac ettiği oyuncu sayısını açıkladı. İnanılmaz bir rakam bu. Tam 1176 futbolcu. Biz bir elin parmakları kadar oyuncu gönderirken özellikle Zico'nun federasyon başkanıyken oturttuğu sistem ve politikayla Brezilya inanılmazı yapıyor. Turizme bacasız sanayi derler, Brezilya için de hem turizm hem de futbol birlikte bacasız sanayi halinde.

Bu sene sattıkları futbolcu sayısı bir rekor. Bu rekor sayı 10 sene öncesinde yaptıkları futbolcu ihracının (530) iki katı. 30 sene öncesinde ihrac ettikleri oyuncu sayısının (87) da 13 katı. Geçen sene ise 1085 oyuncu satmışlar.

Bu kadar oyuncu satmalarına rağmen hala genç yetenekler çıkarabiliyorlar aynı zamanda. Bitmek tükenmek bilmeyen bir Brezilyalı furyası var tüm dünyada. Bu sene sattıkaları oyuncuların 762'sni Avrupa'ya, 222'sini Asya'ya, 105'ini Güney Amerika'ya, 69'unu Orta ve Kuzey Amerika'ya, 15'ini de Afrika'ya satmışlar. Avrupaya sattıkları adamlardan yaklaşık 70 takım oluşturulabildiğini söyleyelim.

Sürekli genç oyuncular dışarıya gitmelerine karşın Brezilya'da hala yetenekler top koşturmaya devam ediyor. Ancak bunun ne kadar böyle sürebileceği şüpheli. Bu nedenle yeni projeye göre 16 yaşından küçükler artık profesyonel sözleşme imzalayamayacaklar. Yine de en iyileri büyükler kapacaktır muhakkak.

Ronaldo'nun Corinthians'taki ilk günü


Ronaldo'nun Corinthians'taki ilk günü ve diz manzaraları...


Fenerbahçe Ülker 107-78 Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi

Fenerbahçe Ülker yine 100'ü gördü, yine güle oynaya kazandı. Preldzic 8 asistle maçın en çok asist yapan ismi oldu. Bu sezon iyice bu görevi üstlenmiş görünüyor Emir. Takımın en asistçisi şu anda. Takımın şu ana kadar en skoreri Smith de bu maçın en skoreri oldu 30 sayıyla. Maçın sürprizi Serhat Çetin'in ilk 5'te çıkmasıydı ve toplam 17 dakika süre aldı. 6 ayrı isimden 6 blok izledik. En güzeli Smith'inkiydi yine. Panyaya yapıştırdıktan sonra hücuma gidip 3'lüğü de bıraktı Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi potasına.

Haftaya Galatasaray Cafe Crown maçı var. Yine 100 bekliyor olacak yüz bulan taraftar :)

İşte Arjantin'in en berbat 11'i...


Esparavos'un anketine göre Arjantin'in en berbatları belirlendi ve takım oluşturuldu. Takımın başına da en kötü teknik direktör yerleştirildi.

Oylama sonucunda 11'in 6'sını River Plate oyuncuları oluşturdu. Özellikle defans hattı onlara emanet! Geri 4'lünün 3'ü River'lı.

Kaleyi Boca'nın kalecisi koruyor, eğer koruması gerçekten beklenebiliyorsa. Tigre maçında yediği hatalı golden sonra oyundan da alınmıştı ki pek rastlamayız sakatlık dışında kaleci değişimine. Ama bu onun ilk yediği hatalı gol değildi. San Lorenzo maçında Solari'nin şutunu yumurtlaması da unutulmazlar arasına girdi çoktan. Fazlasıyla hak etti bu 11'de kaleciliği Javier Garcia. Ona rağmen şampiyon Boca'ya da bir alkış daha gitmeli.

Ortaya çıkan 11'in başına da bu kadar River'lı olunca bir River'lı yakışırdı; Diego Simeone.

River Plate takımın iskeletini oluştururken kadroya verdiği 3 oyuncuyla Independiente'nin de hakkını yememek lazım.

Arjantin Apertura ligi tarihinde en fazla şampiyonluk görmüş River Plate'in bu sezon sonuncu, Boca ve River'dan sonra en fazla şampiyonluk gören 3. takım Independiente'nin de bu sezon sondan 3. sırada yer alması bu kadro seçimini olağan yapıyor zaten.


Kaleci:
Javier Garcia (Boca Juniors)

Geri 4'lü:
Eduardo Nicolás Tuzzio (River Plate)
Gustavo Daniel Cabral (River Plate)
Cristian Villagra (River Plate)
Guillermo Daniel Rodríguez (Independiente)

Orta saha:
Augusto Matías Fernández (River Plate)
Oscar Ahumada (River Plate)
Lucas Andrés Pusineri (Independiente)
Daniel Gastón Montenegro (Independiente)

Forvetler:
Santiago Salcedo (River Plate)
Roberto Carlos Sosa (Gimnasia de La Plata)

Teknik Direktör:
Diego Simeone (River Plate)

24 Aralık 2008

Saygılı hırsızlar Ronaldinho'nun evini soydu


Ronaldinho ve ailesinin tatilde olmasından faydalanan hırsızlar Ronaldinho'nun evine girip değerli eşyalarını çalmışlar. İtalya'nın kuzeyinde Galliate Lombardo'da bulunan eve hırsızların girmesini geç farketmiş güvenlik. En son karanlıkta kaçan 4 silüete birkaç el ateş etmişlerse de karavana.

Hırsızlar tuvalet camından içeri girmişler, değerli eşyaları alıp kaçmışlar. Buraya kadar hikaye gayet normal ama olayı ilginç kılan hırsızların 2005 yılında Ronaldinho'nun aldığı Altın Top'a dokunmamaları. Oynadığı takımların formalarının, aldığı ödüllerin, kramponlarının bulunduğu dolaba hiç dokunulmamış. "Hırsızlar da birazcık insan olabiliyormuş" dedirten bir olay.

23 Aralık 2008

"Bana kısaca Lass diyebilirsiniz"


Daha önce Arsenal ve Chelsea'de de oynayan Lassana Diarra'yı Real Madrid Portsmouth'tan 19 milyon avroya transfer etti. Böylece Real Madrid ara transferde yeni teknik direktör Ramos ile birlikte Ajax'tan Huntelaar ve Queens Park Rangers'tan Daniel Parejo'dan sonra 3. transferini de yapmış oldu.

Basın toplantısında Diarra "Beni Makalele'yle karşılaştırmayın. Onun karşılaştırmak benim için büyük onur ama Makalele Makalele, ben de benim. O artık yaşlı ben genç bir oyuncuyum" açıklamasında bulunmuş Marca'da yazana göre.

Ayrıca Real MAdrid'deki diğer Diarra ile karıştırılmama için "Diarra 1, Diarra 2 diye numaralandırmaya gerek yok, bana Lass diyebilirsiniz" önerisinde bulunmuş.

Arsenal ve Chelsea'deki başarısızlığı sorulduğunda da Portsmouth'ta olgunlaştığını söylüyor. En iyisi sahada görmek olacak...

Diarra'nın Real Madrid formasının arkasında "Lass" yazacak.

De La Red ve Mahamadou Diarra'nın sakatlıklarından sonra önliberoya adam aldılar. Ruud van Nistelrooy'un sakatlığından sonra da Huntelaar'ı almışlardı. Para bol olunca ara transfer döneminde de olunsa Real zorlanmıyor pek. Lass için 19 milyon avroyu, Huntelaar için 23 milyon avroyu ödeyip takıma takviye yapabiliyorlar...

22 Aralık 2008

Cüneyt Çakır'la Beden Dili 2. DERS


Allah onu mimiksiz yaratmış belki. Maç boyunca ne güldüğünü ne kızdığını ne yorulduğunu anlayamazsınız suratından. Hep aynıdır Cüneyt Çakır, olabilir, tamam ama karşındakinin beden dilini anlayamama hakkına sahip değilsin hakemsen.


Daha 1 senesini doldurmadı Galatasaray-Fenerbahçe Türkiye Kupası maçı. Ne olmuştu o maçta? Lugano yardımcı hakeme gözlük işareti yapıp "pozisyonu sen görmedin mi?" demek istemişti. Cüneyt Çakır ise herhalde bunu "Hakeme gözlük, eline de sözlük" ile karıştırıp anlamsızca dalga geçiyor sanmıştı. 2. sarı kartı gösterip oyundan atmıştı. Yani orada Lugano Türkçe bilse ve yardımcıya "Hocam pozisyonu görmedin mi?" dese %100 kart göstermeyecekti. O zaman buna neden gösterdi?! O kartı gösterdi çünkü beden dili özürlüydü...

Gelelim dünkü Galatasaray-Beşiktaş maçına. Yine aynı hakem ama kendisi için acı ki beden dili özürlülüğü konusunda bir iyileşme söz konusu değil. İlk yaptığı faulde hak ederek sarı kartı gören Delgado, daha sonra kendisine yapılan bir faulden sonra kendince bunun haksız olduğunu hakeme anlatmaya çalıştı. Önce kendini gösterdi, ardından 1 işareti yaptı; ilk faul anlamında. Sonra kart işareti yaptı gördüğü kart için. Bir yandan da bunla yetinmeyip ingilizce konuşmasına rağmen benim zeki hakemim Cüneyt Çakır kalıplaşan beynindeki kalıplaşmış "sarı kart hareketi = sarı kart" şartını uyguladı. Yine tarih tekerrür etti, 2. sarıdan kırmızı.

Cüneyt Çakır için Ahmet Çakar Fenerbahçe maçından sonra " Kadınlar maçı bile verilmez!" demişti. Haksız da değildi, hala değil...

21 Aralık 2008

Banvit 79-112 Fenerbahçe Ülker | %75


Maçın ilk çeyreğine bakınca maçın başabaş gidebileceğini düşündüm ama öyle olmadı. Olağanüstü bir basketbol oynadı Fenerbahçe Ülker. 15/20 %75 üçlük yüzdesi inanılmaz. 20 şutta 23 ikiliğe denk geliyor:) Herkes çok iyiydi. Banvit'in iki yabancası Williams ve Crispin 45 sayı üretti. Başka iki haneli rakama ulaşan olmadı. Zor geçeceği düşünülen maçta 112'yi gördük...

Sadri Şener'e memeyi verdiler...


Bir hafta kadar önce Bursaspor karşısında Trabzonpor, yardımcı hakemin hatalı bir kararıyla 2-1 yenildi. Ardından Trabzonspor'un 10 aylık başkanı Sadri Şener çıkıp bir takım açıklamalar yapma ihtiyacı hissetti hakemler üzerine. Bunu yapmakta kendine göre haksız da değildi aslında. Zira "Ağlamayana meme yok" sözünü defalarca bu ülkede geçerli kıldılar futbolda. Maç sonunda masaya yumruğunu vuranlar, hakemlerin düdüklerini asmasını isteyenler, federasyonu, MHK başkanlarını istifaya çağıranlar... Çoğu da kazançlı çıktı devam eden maçlarda. Kazançlı çıktılar çünkü adalet dağıtması gereken kurumlar adaleti "aman olay büyümesin/olay çıkmasın" mantığıyla yürüttüler hep. Onların adalet anlayışı bilinen adalet değil, duruma göre eğilip bükülen tarzda bir anlayıştı.

Bu düzenin ne olduğunu artık öğrenmiş olacak ki Sadri Şener, çıktı ve açık açık tehdit etti. Trabzon halkının sokağa döküleceğini duyurdu hakem hatalarının devam etmesi halinde. Gerekçesi de son 2 haftada puan kayıplarının olmasıydı. Ama ne acıdır ki 1-1 biten Kayserispor maçında alehlerinde verilen penaltıdan şikayet ederken son haftadaki Eskişehirspor maçında haksız bir penaltı kazandılar. Yine ne acıdır ki şikayet ettiği maçta Umut'un golünde top çizgiyi geçmemişti.

Açıklamalar çok geçmeden ilk maçta verimini Fırat Aydınus ile verdi. Komik bir penaltı, atılması gereken Cale'ye ikinci sarının gösterilmeyişi...

İşte bu tip insanların ucuz hesaplarının, adaleti sağlaması gereken insanlar üzerinde istedikleri doğrultuda etki yaratması, ilerisini düşünmeden kısa vadeli çıkarlar üzerine kurulu bir düzen yaratması... İnsanı bu ligden tiksindiriyor Sadri Şener ve benzerleri. Memeyi verdiler Sadri Şener'e umarım susar, ağlamaz artık. Hayırlı olsun 3 puan!..

20 Aralık 2008

Baros'un kıymetini bilmek...



Bu kadarını yapmıyor çok şükür...

Ne demiş? #2



"Saçlarımı kazıttım, herşeye sıfırdan başlamak istiyorum."

(İlhan Mansız, Vissel Kobe)

Kuddusi Müftüoğlu #1

Maç: Konyaspor 1-2 Fenerbahçe

Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, Nihat Mızrak, Asım Yusuf Öz


Kritik kararlar:

34. Dakika: Alex'in serbest vuruştan ortaladığı topa Önder kafa vurmak için sıçradı. Ofsayt yoktu. Topa dokunamayan Önder kolları açık kaleciye doğru havadayken kalecinn uzaklaştırmak istediği top Önder'in omuz+koltuk altı+göğüs karışımına çarbarak gol oldu. Kuddusi önce yardımcısının el verdiğini sandı. Ardından ofsayt verdiğini düşünüp ofsayta döndü. En sonunda konuşarak gol kararı aldı.

47. Dakika: Serhat Akyüz Uğur Boral'ın bileğine yandan kayarak direkt tabanıyla girdi. Bu çok sert faulü Kuddusi Müftüoğlu sarı kartla cezalandırdı. Kırmızı da çıkabilirdi.

80. Dakika: Josico'nun yaptığı faulü çaldıktan sonra kenara oyuncu değişikliği için talimat veriyordu. bu sırada Josico elindeki topu Kuddusi Müftüoğlu'na uzattı. Hakem topu tutmak isteyip tutamayınca o hırsla sarı kartını çıkarttı. Düdükten sonra topu eline aldığı için sarı kart gösterilmesi gerekiyordu zaten ama Kuddusi kartı başka bir sebepten gösterdi.

19 Aralık 2008

Konyaspor 1-2 Fenerbahçe


2. gole kadar pozisyona giremediğimiz, hatta şut da atamadığımız maçta öncelikle böylesine bir zeminde oynamanın ne kadar zor olduğunu bilmek gerekir. Federasyon'un aciliyetle bu soruna kesin bir çözüm getirmeli artık. Kötü zeminde oynamamak için belli yaptırımları hayata geçirmek zorundalar.

Maçin ilk yarısında Veysel en çok çabalayan isimdi sahada. Kariyerinde yapmadığı kadar kontra başlattı. Sürekli toplu veya topsuz depar halindeydi. Ancak takımda Fahri dışında vasatın üstü oyuncuya rastlamak mümkün değil. Tipik "vur gitsin" bilincinde bir defans, etkisiz orta saha. Bu takımın 6 hafta gol atamaması sürpriz değilmiş.

Maçta şansa bala Önder'in attığı gole kadar hiçbir şey yoktu. Ne bir pozisyon, ne bir şut. Bunu biraz zeminin bozukluğuna yoruyorum. Önder'in golünün Kuddusi'yi saçmalatması maçın keyfi oldu. Önce el verdi, gözleri yardımcısında. Ardından ne yaptığını anlamaz bir halde ofsayta çevirdi, gözler hala yardımcısında. En sonunda zeki Kuddusi mikrofonuyla irtibata geçmeyi akıl edince yardımcısının aslında golü verdiğini anladı. Kuddusi kadar çapsız bir hakem görmemiştir herhalde bu ülke.

Tartışılan bu pozisyona gelince de ben hakem olsam el vermezdim. Koltuk altına yakın bir bölgeye geliyor top. Eli kapalı olsa direkt omzuna çarpacaktı belki ama açık olunca elle oynamış gibi bir izlenim veriyor.

İlk golden sonra seyir zevkine katkı yapan maçın ikinci hareketi geldi; Güiza'nın muazzam asisti. Maçin keyif veren ilk hareketi Deivid ile Alex'in verkaçıydı. Gelelim Güiza'nın asistine. Önce topu aldı, arkadan içeriye koşu yapan Deivid'i bekledi. Ardından geriye doğru giderken atletik bir dönüşle asist olabilecek tek açıyla Deivid'in önüne, doğru zamanda bıraktı. Müthişti. Deivid de soüukkanlılığıyla golünü attı, 2-0...

İkinci yarı Aragones anlamsızca skoru korumaya gitti. Koruma yöntemi de geriye çekilmek. Bu korkakça düşüncesini iki oyuncunun yerine daha defansiflerini alarak yaptı. Emre-Deniz ve Uğur-Vederson değişiklikleriyle. Sonucunda da beklenen oldu 6 haftadır gol atamayan takım golü buldu. Gol, Konya'nın oynayabilen iki futbolcusunun ortak yapımıydı; Fahri ve Veysel. Yırtık ağdan dışarı seken toptan sonra inanmış bir şekilde Volkan'ın "gol değil" itirazları yoruma gerek bırakmadan güldürdü herkesi...

Bozuk zemine rağmen bir de Alex resitali vardı zaman zaman. Şık topuk pasları, 360 derece topun üstünde dönerek adam eksiltişi ve bunu LigTV'nin ısrarla tekrar vermeyişi. Servet'in sümüğünü göstermeye meraklı LigTV nedense futbolun güzelliklerini güzellik olarak görmüyor. Bir zamanlar Anelka da yapardı, Musa yine göstermezdi!!!

Sonuç olarak bu ligde deplasmanda 3 puan çok önemli olmaya başladı diğer senelere nazaran. Hem de derbi haftasında olması ayrı bir hoş oldu...




Maç sonrası Önder'in açıklaması:

Maç sonrası açıklamalar yapan Önder Turacı, gol pozisyonunu anlattı. Önder Turacı, "Pozisyon çok çabuk gelişti. Benim elle oynama niyetim zaten yoktu. Yaptığım vuruş da omuzla göğüs karışımı bir vuruştu. Zaten yaklaşık 1 metre gibi çok kısa bir mesafede oldu. Bence pozisyon goldü. Her hafta gol atan biri değilim. Ben, hakem golü vermedi diye sevinemedim" diye konuştu.

Ne demiş? #1



"Yunanistan kalesinde baskı kurduk. Rıdvan'ın şutunda gol ağlara gidiyor, hayır sayın seyirciler gol ağlara gitmedi."

İlker Yasin (1989 Türkiye-Yunanistan maçı)

Cannavaro: "Messi sızlanmayı bıraksın"

Marca Radyosu'na katılan Fabio Cannavaro diyor ki;
"Maradona gibi çok futbolcu gördüm şikayet etmeden her şeyini ortaya koyan. Messi'nin mızmızlanmayı bırakıp işine bakması lazım"

UEFA'da Kura Günü

Şampiyonlar Ligi'nde geçen hafta gruplardaki son maçlar oynanmış ve sıralamalar belli olmuştu. UEFA gruplarındaki maçlar da tamamlandı ve şimdi kura heyecanına geldi sıra. Nyon'da TSİ 13:00'da başlayacak kurada yine bizi temsilen Can Bartu da top çekecek. Çektiği toplar ısıtılmış mı veya titreşimli mi sormak lazım kura çekimindne sonra. Bakalım yine güçlülerle güçsüzler eşleşip ilerki turların prestiji korunmaya çalışılacak mı? İddia edilen teoriler gerçekse eğer Şampiyonlar Ligi'nde 2. olan Real Madrid'in Porto veya Panathinaikos'u çekmesi gerekecek kuradan.

UEFA GRUPLARI

ŞAMPİYONLAR LİGİ GRUPLARI

UEFA Kupası gruplarında 2. olan takımlar Şampiyonlar Ligi'nin 3. sıradaki takımları ile eşleşecek. Bu durum UEFA'daki takımların en istemediği durum. Ama bakıldığı zaman da neredeyse tüm UEFA gruplarında 2.'ler 1.'lerden daha iyi. Duruma göre UEFA gruplarında 3. olanlar daha iyi kura çekecekler.

Şampiyonlar Ligi kurasında 1.'ler 2.'lerle eşleşecek. Aynı grubun ve aynı ülkenin takımları eşleşemeyecek. İlk maç grup 2.'lerinin evinde oynanacak.

UEFA Kupası kurasında ise 1.'ler 3.'lerle, 2.'lerde Şampiyonlar Ligi 3.'leriyle eşleşecek. Eşleşmelerde grup 1. ve 2.'leri ikinci maçları evinde oynama avantajına sahip olacak. Bu turda yine ülke koruması söz konusu. Aynı ülkenin takımları eşleşemeyecek ama sonraki tur için bu koruma olmayacak.

Galatasaray'ın olası rakipleri: Bordeaux, Werder Bremen, Shakhtar, Marseille, AaB, Fiorentina, Dynamo Kyiv, Zenit. İçlerinden en istenmeyecekler Fiorentina, Zenit ve Werder Bremen. "Çek bir ..." manşeti içinse GS için boşluğu dolduracak en uygun takım Aab. Diğerlerini denk güçler olarak görüyorum. Tur ortada olur kim gelirse. Kiev iklimi maç zamanı da soğuk olacağı düşünüldüğünde ki ilk maçı Galatasaray deplamanda oynayacak, bu da istenmeyen kuralar arasına sokulabilir. Fransız kültürünün ortasındaki Galatasaray için yöneticilerin istediği de iki Fransız'dan birini çekmektir herhalde.

UEFA ÜLKE PUANLARI

Ülke puanı açısından gerisinde bulunduğumuz Ukrayna'nın bir takımını artık elemek de iyi olabilir. Ciddi anlamda Ukrayna kabusu yaşıyoruz. Önce Metallist Beşiktaş'ı eledi. Galatasaray'ı yenerek üstünde 1. olarak tamamladı grubu. Dynamo Kyiv son maçta kazananın devam edeceği maçta Fenerbahçe'yi yenip eledi. Bu kurada artık bir Ukrayna takımını elemek ülke puanı için çok iyi olabilir.

17 Aralık 2008

FIBA Yılın Oyuncusu Anketi


FIBA 3 yıldır olduğu gibi bu sene de yılın oyuncusunu seçiyor. Yılın erkek ve kadın oyuncusu yanında yılın genç oyuncuları da seçilecek. Anketlerde bizden 3 isim var. Bunlar Hidayet Türkoğlu, Enes Kanter ve Bahar Çağlar...

Artık gelenekselleşen "Türk oyuncusunu tüm anketlerde 1. yapma azmi" burda da gösterilir. Bu azimle Enes Kanter Rubio'yu, Hidayet de Krilenko veya Gasol'u geçebilir mi merakla bekliyorum.


Ankete katılmak için linkler:

Rusya'nın en iyisi Yuri Zhirkov

Rusya Futbol Fedarasyonu'nun yaptığı oylamaya göre Yuri Zhirkov Rusya'da yılın oyuncusu seçilmiş. 20 yıl aradan sonra Zhirkov ve arkadaşları Rusya'yı müthiş takım oyunlarıyla yarı finale taşımışlardı. Mükemmel bir oyunla Hollanda'yı 90 dakikada eleyeceklerken uzatmada 3-1 geçip damağımızdaki futbol lezzetini daha da arttırmışlardı. Yarı finalde turnuvanın en iyisi İspanya'ya 3-0 ile elenmişlerdi.

Turnuvada özellikle ileri uçta Pavlyuchenko orta alanda da Arshavin Rusya'da Zhirkov ile birlikte en çok parlayan isimlerdi.

Bana göre ilk 3:
  1. Andrei Arshavin
  2. Yuri Zhirkov
  3. Roman Pavlyuchenko

Gökhan Emreciksin? Deivid, Kazım, Burak, Ali?


Önce FoxTV medya maymununlarını topladığı programda duyurdu. Ardındna basında çoğu kaynakta Fenerbahçe'nin Gökhan'la anlaştığı duyuruldu. Ben bu habere inanmak istemediğimden "eğer" kelimesiyle başlamak istiyorum. Eğer bu transfer doğruysa sol kulvar için Carlos, Vederson, Uğur ile sadece 3 seçenek varken ve sağ kulvar için (Deivid, Kazım, Burak, Ali, Gökhan, Önder) 6 isim sayabiliyorken Gökhan Emreciksin'i alıp sağ kulvar için 7. , sağ açık için de 5. isim olarak takıma katmak anlamsızın da anlamsızı. Uzaktan şutları iyi diye mi yapılıyor acaba bu transfer, şüphelerim var.

Umarım bu transfer bu ortamda gerçekleşmez. Burak, Ali gider yerine Gökhan gelirse kabulümdür, ikisinden de faydalı olur o kesin zira ikisi hiçbir şey vermediler. Ama bu şartlarda alınması anlamsız bir trasfer olarak daha yönetimin hanesine yazılır.

Şu anda Fenerbahçe'nin işine yarayacak, alması gereken iki adam var.Birisi Özer Hurmacı diğeri Mehmet Yıldız. Her kendine gelen topta kaleye gitmeyi düşünen Güiza yerine veya yanına Mehmet Yıldız oynadığında takımın hücum performansı 2 kat artacaktır. Güçlü fiziğiyle topu saklayabilen bir adam lazım. Topu alacak, saklayacak ve servis yapacak. İşte o zaman Güiza da gol atacak, takım halinde performans da yükselecek. Tek veya çift forvet farketmez, Mehmet Yıldız Fenerbahçe'de fark yaratır.

16 Aralık 2008

Kalbimden Koskocaman Bir Sevda Geçer



Kalbimden Koskocaman Bir Sevda Geçer
İnsanı Uzaklardan Yanına Çeker
Her zaman Her yerde En Büyüksün Fener
Bu Alemde...!!!

Yükseliyorsun Avrupa'nın Üstünde
Saldır Kanarya Coştur Bizleri Yine
Gurur Duyuyor Bu Taraftar Seninle
FENERBAHÇE..!


*Sefarad - İstanbul'un Kızları melodisiyle

Vucinic Soyundu +18



2-2 süren Roma-Cagliari maçında 90. dakikada Vucinic golü attı ve önce alışılagelmiş forma çıkarma olayı gerçekleşti. Bu yetmedi ardından şort da çıktı. Gol sevinci taraftarla paylaşıldıktan sonra arkasından önce formasını yetiştirdiler. Bir diğer takım elbiseli de şort servisi yapmakta gecikmedi. Üstünü giydikten sonra da sarı kartını gördü...



2007 yılının kasım ayında da Manchester City'nin oyuncusu Stephen Ireland da Sunderland'e attığı golden sonra şortunu indirmiş ve Superman iç çamaşırıyla poz vermişti. Eriksson o zaman oyuncusunun bu sevinci için "Abartılacak bir şey yok" açıklaması yapmıştı...

Efong Nzolo vs László Bölöni


Standard Liege teknik direktörü László Bölöni, Kongo asıllı Efong Nzolo ile tartışınca rakip tribüne gidip maçı orda tamamlamış. Zaman zaman rakip taraftarlarla birlikte tezahuratlara da eşlik etmiş. Tartıştığı adam ise Belçika'nın Collina'sı olarak bilinen bir hakem Efong Nzolo. Sadece stad ışığında keli ışıl ışıl parladığından değil, sahadaki kendine has karizmatik hareketlerinden de ötürü Collina'ya benzetiliyor. Videoyu izleyince farkı siz de göreceksiniz :)

Efong Nzolo


László Bölöni Rakip Tribünde


Kazanan Bölöni 1-4

15 Aralık 2008

Resmi ve Yapay Açıklama


Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyelerimiz bugün kulüp binamızda teknik direktörümüz Sayın Aragones ile bir araya gelerek bir değerlendirme toplantısı yapmışlardır. Toplantıda ara transfer dönemine ilişkin değerlendirmelerde bulunulmuştur. Buna göre sezon sonunda sözleşmesi bitecek bazı futbolcularımız ile sözleşmelerinin uzatılması konusunda resmi görüşmelere başlanması kısa ve uzun vadede kadromuzda eksik görülen yerlere takviyeler yapılması amacıyla araştırmalara ve temaslara başlanması kararı alınmıştır.

Spor kamuoyuna duyurulur

Fenerbahçe Spor Kulübü

Antalyaspor maçından sonra yaşanan fiyasko açıklamaların ardından resmi açıklama gelmiş. Açıklamaya göre Aragones çağırılmış, transfer konusu görüşülmüş. Bir de bu konu sonuca bağlanmış. Sözleşmesi biten futbolcular için yeni sözleşmeler önerilecek, kısa ve uzun vadede alınacak futbolcular için hareket edilecekmiş. Bu kararı ilk defa burda almışçasına yazmışlar ama Ali Koç'a göre zaten transfer yapılacaktı. Komite yoğun çalışacak ve hem iç transfer hem de dış transfer yapılacaktı. Yani ortada yeni alınan bir karar yok, alınan bir kararın Aragones'e ilk kez söylenişi var. Aragones'e patron sen değilsin, senin dediğin olmaz deniliyor. Takımı yönetim çalıştırsın, ilk 11'i de belirlesin tam olsun...

Basın toplantısında Aragones'e transfer konusu hiç sorulmamış olsaydı ne olacaktı merak ediyorum. Mevlüt'ü getirip "Al hoca bunu da ilerde oynatırsın", Özer Hurmacı'yı getirip "Al bununla da orta sahanı güçlendirirsin" mi diyeceklerdi? Yönetim (Aziz Yıldırım) Daum'dan sonra tuhaf transfer politikalarıyla takımı geriye götürdü, götürmeye de devam edecekmiş gibi duruyor plansızlıklarıyla...

Ama Hangisi?



Ara transfer dönemi ile ilgili bir soruyu Ali Koç "Gereken bölgelere gerekli transferler yapılacaktır. Transfer komitemiz gerekli çalışmaları yürütmektedir. Ocak ayında iç ve dış transfer bizim için yoğun geçecek" şeklinde cevapladı.

+

Devre arasında transfer düşünüp, düşünmediği şeklindeki bir soruyu yanıtlayan Aragones, şunları kaydetti: ''Sadece benim yapabileceğim iş değil. Bir parçası olduğum bir iş. Yönetimin ve başkanın da bu işe iştirak etmesi gerekiyor. İkinci devre için değil, daha sonra haziran gibi getirmeyi düşündüğümüz oyuncular olabilir. Ocak ayında transfer vaktinin geldiğini düşünmüyorum. Biraz erken olacağını düşünüyorum. Gelen bir oyuncu belki de form tuttuktan 6 ay sonra gönderilecek. Bir transferin erken olacağını düşünüyorum. Buraya gelmeden zaten yapılmış hazır bir takım vardı. Josico haricindeki transferlere çok fazla karışma imkanım olamadı. Tabii ki de biz bu büyük camiaya 'Evet' demeden önce çok iyi ve kaliteli takım olduğunu biliyordum.''

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın, takıma devre arasında takviye yapılacağı yönünde açıklaması olduğu hatırlatılan Aragones, ''Tabii ki de kulübün başkanı ve yöneticileri farklı düşünüyor olabilir. Ben bunu geçmişten gelen tecrübe ile söylüyorum. Ama ocak ayında transfer yapmanın şöyle bir anlaşılması olabilir ve 'Sezon başlarken hata mı yaptık?' demeye getirebilir. Ben erken bir zaman olduğunu düşünüyorum. Bazı ekipler vardır sakat oyuncuları bile alırlar, tutarlar'' şeklinde konuştu.

İspanyol teknik adam, konuyla ilgili son olarak yöneltilen, ''Aragones Ocak'ta transfer istiyor mu, istemiyor mu?'' sorusuna da, ''Hayır istemiyorum. Hiçbir şey istemiyorum. Şu anda mevcut şekilde devam edip, en iyi işi çıkartıp, sezon sonu geldiğinde ona göre bakacağız'' yanıtını verdi.


Özer Hurmacı, Mehmet Yıldız, Musa Aydın, Mevlüt Erdinç isimleri Fenerbahçe'yle anılırken, Ali Koç da maç sonu açıklamalarıyla bu isimleri kısmen onaylamışken bir anda Aragones'in açıklamaları soru işaretleri oluşturdu. Bu nasıl bir profesyonellik anlayamadım. Deniz Barış'ın Şampiyonlar Ligi kadrosundan çıkartılmasından haberinin olmasını söylemişti Aragones. Şimdi de yönetim "transferler yapacağız" derken, Aragones "ara dönemde transfer yapılmaz" diyor. Bu nasıl bir profesyonellik anlayabilmek mümkün değil. Yönetimle Aragones irtibat halinde değiller mi böylesine önemli konularda? Volkan Ballı ne iş yapar?!

Ara transferler genelde takıma çok bir şey vermez. Geçmiş tecrübelerden bunu biliyoruz ama ezber bozanlar da oldu. Örneğin Marcio Nobre 2003-2004 sezonunun yarısında gelir gelmez, tekrarlanan Rizespor maçında Hooijdonk'la beraber 2'şer gol atmıştı ve o sezon toplamda 12 golü bulmuştu. Daum'un güzel transferlerinden biriydi.

Aragones olaya geniş bir açıdan bakıyor. Evet takımın transfere ihtiyacı olduğu çok açık. Sayısal olarak forvet eksikliği ve nitelik olarak da ön libero eksikliği ortada. Buna rağmen eldeki bulgurdan olmamak da bir yoldur. Yeni transfer veya transferler demek mevcut futbolcuları moralmen düşürmek anlamına da gelebilir.

Transfer yapılır veya yapılmaz bu çok da sorun değil ama bir sorun var ki yönetimle Luis Aragones'in arasıındaki bağlar bariz bir şekilde kopuk.

Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ın oynadığı ağlatırken güldüren filmlerden Şaka Yapma adlı filmde hasta olan Zeki Alasya'nın yaşadığı her gün için reklamcılar için zarardı. Onu öldürmek için tutulan kiralık katilin her başarısızlığından sonra sarfettiği "Ama hangisi?" sorusunu Ali Koç ile Aragones'e yöneltmek istiyorum...

Bülent Yıldırım #1

Maç: Fenerbahçe 2-0 Antalyaspor

Hakemler: Bülent Yıldırım, Alpaslan Dedeş, Adil Sinem


Kritik kararlar:

37. Dakika: Güiza defansın arkasına atılan topa hareketlenip ilk dokunuşu yaparak kontrol etti. Ardından Güiza'nın arkasında kalan Yalçın çok net biçimde Güiza'yı düşürmesine rağmen penaltıyı çalmadı. Yardımcısı Alpaslan Dedeş'in "Penaltı abi" dediği ekranda televizyonda görüldü.

43. Dakika: Sarı kartlı oyuncu Volkan Josico'nun dizine tabanıyla direkt bastı. İkinci sarıdan atıldı. Direkt kırmızıyla atılması gerekirdi.

72. Dakika: Skor 2-0 iken ara pasına hareketlenen Abdullah kaleciyle karşı karşıya kalıp plasesiyle golü attı ama Alpaslan Dedeş ofsayt bayrağını kaldırdı. Pozisyon ofsayt değildi.

14 Aralık 2008

Fenerbahçe 2-0 Antalyaspor | Issız Adam Gökhan Gönül

Thierry Henry'e, Anelka ve Ribery'nin kendisine Türkiye hakkında neler anlattığı sorulduğunda ikisi de taraftarın coşkusundan ve ateşindne bahsetmişler. Anelka, ayrıca maç öncesi kendisini çağırdıklarını ve yumruğunu her iler geri sallayışında "oley" çektiklerini anlatmış. Bu Anelka'nın en sevdiği olaymış Türkiye'de. Ben bildim bileli istisnalar hariç bu hep böyledir. Isınmaya çıkan takım önce toplu çağırılır ardından tek tek tüm takım. Daum'un bir dönem ısınmaya engel oluyor diye yasaklaması dışında bu değişmedi. Bugün istisna maçlardan biri yaşandı. Kiev'deki vedadan sonra taraftar tek özverili gözüken Gökhan Gönül üzerinden tüm takıma tavır koydu. "Bu formanın hakkını verenler asla yalnız kalmazlar" pankartıyla da bu tavrı bütünleştirdi taraftar.Maraton üstte son haftaların gözde filmi Issız Adam ile herkesin dilindeki Anlamazdın şarkısına yazılan yeni beste söylenirken bir yandan da diğer gruplar Gökhan Gönül'e durmadan tezahurat yaptılar. Tepki vermemek değil zaten "Hep destek Tam destek" mentalitesi. Ama yuhalayarak, ıslıklayarak yani çirkince olmamalı. Bugün olduğu gibi olacaksa olmalı. Tepki yerindeydi ve tarz doğruydu.
Haftalardır pozisyona bile giremediğimiz maçlardan sonra Emre Belözoğlu Selçuk'un yerine takıma monte oldu. Emre'nin olması Alex üzerinden takıma olumlu yansıdı. Selçuk-Maldonado-Josico üçlüsünden ikisi oynadığında hücumcularla defansifler arasındaki bağ kopuk oluyordu. Bu durum da Alex'in sürekli gerilere gelip bu bağı kurmak isteyişine neden oluyordu. Böyle olunca da ilerideki verimlilik tamamen düşüyordu. Hızlı çıkılamadığı için rakip hep dengeli kalıyordu karşımızda.

Bugün Emre Belözoğlu'nun oluşu Alex'in geriye gelmesine gerek bırakmadı. Haftalardır olduğu gibi 2 gol de duran toptan geldi belki ama hasret kaldığımız gol pozisyonlarına girebildik. Alex forvet arkası bölgede rakibi dengesiz yakaladığında en iyi işlerini çıkartmakta zorlanmıyor zaten. Bu bölgede bu tarihe kadar gördüğümüz en etkili adam. Güiza da gol atabilse Alex'in de performansı göze daha çok batacaktı.

Bir de Carlos vardı maçta. Bu adam bazen keyif almaya başlıyor ya oyunda. İşte o zaman bambaşka oluyor. İnanılmaz keyif veriyor. Bacakarası yapıyor, sağdan atıp solundan deparlıyor, bazen abartıp adamın sağndna atıp yine sağından geçiyor:) Topuk pasları, adamın üstünden aşırarak attığı çalımlar... Carlos bu yaşında hala büyük keyif...

Haftaya Konyaspor maçında Edu-Lugano yok. Yasin-Önder oynayacak Can sürprizi olmaz diye düşündüğümüzde. Edu-Lugano'dan biri olmadığında kara kara düşünürken bu kez ikisi birden yok. Tanrı bizi korusun Konya'da...Bir röportajında Lugano'nun çocuğuna babasından en çok ne istediği sorulunca "Gol atmasını" cevabı gelmişti. Lugano da bunun üzerine gülerek "Çocuğumu çok az sevindirebiliyorum" demişti. Ama defansta oynamasına rağmen bugün ligdeki 4. golünü atarak Güiza'nın kendisini geçmesine izin vermedi. Golcümüzün 4 stopermizin 4 golü var. "Bu ne garip çelişki anne?!"


Eşek adam olur, LigTV adam olmaz!!!

Maçı tirbünde izlediğim için göremedim ama bir arkadaşım maçtan sonra beni arayıp LigTV'nin bitmek tükenmek bilmeyen cahilliklerinden birini daha anlattı. Güiza'nın golünde çizgide bir defans oyuncusu ve kaleci varken, ofsayt çizgisi 3. adamdan çizilerek ısrarla golün ofsayt olduğu gösterilmeye çalışılmış. Tam anlamıyla bir komedi. 2 gün önce Lincoln'ün Baros'a attırdığı golden önceki ofsayt şüphesini göstermeye bile tahammül etmeyen LigTV, cehaletiyle güldürmeye devam ediyor...
Taraftarlar topluca üyeliklerini iptal ediyorlar. Sonuna kadar da haklılar...

Yeni Beste 1

Kalbimden Koskocaman Bir Sevda Geçer
İnsanı Uzaklardan Yanında Çeker
Her zaman Her yerde En Büyüksün Fener
Bu Alemde...!!!

Yükseliyorsun Avrupa'nın Üstünde
Saldır Kanarya Coştur Bizleri Yine
Gurur Duyuyor Bu Taraftar Seninle
FENERBAHÇE..!





Yeni Beste 2 ( Issız Adam ) Anlamazdın şarkısına...

Bir tek sana tutuldu bu kalpler.
Sevdanın uğruna tanımaz hiç engel.
Bizim için heves değilsin sen Fener.
Aşkın bize yeter...

Pierre van Hooijdonk anısına...



O varken her frikik öncesi tribünde penaltı kazanmanın heyecanı yaşanırdı
O varken en kapanan takımları bile açacağımızı bilirdik
O varken gol sevinçlerindeki güler yüzü ısıtırdı içimizi
O varken geriye de düşsek umutlarımız tükenmezdi
O varken onu bu kadar özlemiyorduk
O varken...


Şimdilerde ise gol atabilen forvetimiz yok....




O gittiğinde yaptığım klip. İyi seyirler...

Barcelona 2-0 Real Madrid | Eto'o Madrid Sever, Her Zaman

Maça beklendiği gibi Barcelona hızlı başlamak istedi. Hırslı ve istekliydiler ancak daha 2 dakika dolmadan Madrid'liler fazla sertlik göstermeye başladılar önce Thierry Heny'le. Daha sonra ısrarla farklı oyuncular Messi'ye sert girdi. Önce Guti diz çıkarttı, ardından Sneijder, Drenthe üst üste Messi'nin aşil tendonuna kasten bastı. Hakem Medina Cantelejo ısrarla kartına başvurmayınca Messi'yle birlikte Barcelon'yı sindirdiler kendi yarı alanlarına çekilerek. İlk yarı boyunca en kritik pozisyonu da Drenthe ile bir ani atakta yakaladılar. Karşı karşıyada Valdes başarılı olunca ilk yarı 0-0 sonuçlandı.

İkinci yarı Barcelona golü aramaya devam etti istekle. 68. dakikaya kadar çok kez kaleyi yokladılar ama olmadı. 68'de bence çok da penaltı olmayan bir pozisyonda Medina Cantelejo, Salgado'nun Busquets'i düşürmesine düdüğü çaldı. İçimdeki "kurtaracak" hissinin ağır basmasını boşa çıkarmadı Casillas. Yine olmamıştı ama ardından 83. dakikada kornerden Xavi'nin kestiği topu Puyol indirdi. Eto'o baldırıyla gelişigüzel vurdu, gol oldu. Ön direkteki Palanca daha çabuk terkedebilseydi bölgesini büyük ihtimal ofsayt olacaktı. Eto'o 83 dakikalık beklentiye son verir vermez o hırsla formayı çıkarttı attı. Golden sonra Guardiola Eto'o-Hleb değişikliğiyle ortasahayı kalabalaklaştırıp galibiyeti garantilemek istedi. Ama asıl galibiyeti garantileyen 90+1'de Messi oldu. Fişek gibi girdi ceza sahasına ve gecenin en iyilerinden Casillas'ın üzerinden müthiş bir aşırtma yaptı. Topu filelerle, Cannavaro'yu da direkle buluşturdu. Formayı çıkarttı, galibiyeti kutladı. Barcelona 2-0 real Madrid. Puan farkı 12...

Eto'o yıllardır neredeyse her maçta Real'e atıyor. Bu maçta da boş geçmedi...

13 Aralık 2008

El Clasico'da ilk 11'ler belli oldu


Madrid'in ligdeki son 11'inden bazı farklılıklar var. Özellikle defansta. 3-4 yenildikleri Sevilla maçında defansın orta ikilisi Cannavaro ve Ramos'tan oluşuyordu. Juande, Ramos'u sola çekip Metzelder'e ortada şans vermiş. taktik olarak da ileri de 3'lü oynayan Madrid bu maçla birlikte tipik 4-4-2'ye dönüyor. Kanatları iyi işlerse kazanma şansları var değilse Barcelona rahat kazanır gözüküyor. Drenthe ve Sneijder Madrid adına maçın kilit adamları olacak.